Çözüm yanıbaşınızda olabilir

Mithat Direk

Bir diş macunu fabrikasında üretim bandında bilinmeyen bir ayarsızlıktan dolayı bazı kutuların içine diş macunu tüpleri konulmadan paketlenme olunca, şikayetler artıyor. Yönetim acilen toplanıyor, kendilerine bir hayli prestij kaybettiren “boş kutu” sorununu çözmek için 10 milyon dolarlık ilave bir yatırım kararı alıyor. Yaptırılan ilave tesis ile çok hassas bir tartım ile ileri düzey yazılım geliştiriliyor. Hassas terazi, kutuları paketlenmeden hemen önce tartıyor, eğer boş bir kutu gelmişse alarm çalıyor, bant duruyor ve bir işçi boş kutuyu alıyor, bant tekrar çalışıyor. Müşteri şikayetleri anında kesiliyor. CEO çok memnun. Önceleri sistem birkaç düzine boş kutu ayıklarken, 3 hafta sonra boş kutudan eser kalmıyor. Bu durumu merak eden CEO, 10 milyon dolarlık terazinin yerleştirildiği yere geliyor. Ancak bu ilave sistemin yerleştirildiği yerden daha önce bir vantilatör dikkatini çekiyor. Ustabaşını çağırıp soruyor. Bu vantilatör de neyin nesi diye. Ustabaşı açıklıyor, “efendim, zırt pırt alarm çalıp bant duruyordu, bunun üzerine bizim çırak bunu buraya yerleştirdi, boş kutuları üfleyerek banttan dışarı çıkarıyor, böylece sistem de durmuyor” diyor.

Buradan anlaşılıyor ki bazen çözüm çok yakınımızda ve basit bir şekilde çözülebilir. Günümüzde buna yenilikçi yaklaşım denmesine karşılık, çözümü uzaklarda arayan bir anlayış gelişmiş durumda. Sorunun çözümünü orada bulunan çalışanlar daha iyi bildiği halde onları dinlenmeyip, dışarıdan ahkam kesen sözüm ona uzmanlar çözüm üretiyor. Üretilen çözüm çoğu zaman pahalı, iş yükü getiren ve olayı karmaşıklaştıran bir şekil alıyor. Oysa birçok sorunun çözümü basit ve kolay bir şekilde yapılabilir. Bunun için çalışanları yaptıkları iş ile ilgili olarak dinlemek, sorunu söyleyen kişiye çözümü de sormak daha az iş ve masraf gerektiriyor. Her ne kadar çalışanlar kendi menfaatlerini buraya yansıtmış olsalar da yine de içinden yarayışlı onlarca çözüm çıkması mümkün. Ancak son dönemlerde beliren moda uygulama, bizi bilmeyen insanlardan yardım alarak çözüm üretmek şeklinde gelişiyor.

Hiç unutulmamalıdır ki bir yerde sorun varsa mutlaka çözüm de vardır. Ancak çözüm çoğu zaman aç gözlü çalışanlar sayesinde gizlenmekte, göz ardı edilmektedir. Aslında bunlara aç gözlü de demek çok doğru değildir, menfaatperest demek herhalde daha iyi bir açıklama olur. Diğer bir deyişle birçok çalışan nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilebiliyor. Oysa küçük menfaatlerin büyük ustaları olmaktansa, büyük ideallerin kaybedeni olmak daha iyidir. Karınca misali, büyük bir orman yangınına karınca ağzıyla su taşırken sormuşlar, bu kocaman yangını senin ağzındaki bu su damlası mı söndürecek diye. Karınca, elbette söndürmeyecek ama en azından çabam buna yeter diyor. Bunun gibi idealleri olan insanların bulunması ya da çalışanların idealist çalışması başarının anahtarıdır. Bu bakımdan küçük menfaatler peşinde koşmak sadece kendine çıkar sağlarken, ülkesel bazda kaybettiriyor. Bunun sayısız örneklerini etrafımızdaki insanların davranışlarında görmek çok garip olmasa gerekir.

Gelin bir iyilik yapalım, önce ülkesel menfaatleri düşünelim. Ülke refah içinde ise onun içinde yaşayanların da refah içinde olmaması için hiçbir neden yok.