Bisiklet insanlığın tekerlekten sonraki en büyük icadıdır. Zira insanı bir cambaz gibi 2 tekerlek üzerinde durmaya zorlarken aynı zamanda hareket etmesini de istemektedir. Eğer hareket etmezseniz düşersiniz. Bu nedenle hem hareket etmeli hem de mecburen ilerlemelisiniz.
Dikkat edilirse gelişmiş toplumlar bisikleti hayatlarının her devresinde yoğun biçimde kullanmakta, az gelişmiş toplumlar ise bisikleti düşük kişilerin kullanacağı bir araç olarak görmektedirler.
Geçenlerde Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan Joe Biden bisiklet günü dolayısıyla danışmanları ile birlikte bisiklet turu yaptı. Bu başkanların da bisiklete binebildiğini, hangi yaş ve düzeyde olursa olsun bisikletin kullanılabileceğini göstermesi bakımından önemliydi.
Bu durum Türkiye gibi hem batılılaşmak isteyen hem de doğuda kalan bir ülke için örnek alınabilecek bir detay aslında. Hemen her belediye, şehrine yaptığı bisiklet yolları ile övünür ancak gel gelelim bir başkan çıkıp da bu bisiklet yollarını kullanmaz. Oysa bisiklet hayatın gerçeklerini görebilmek, doğaya saygılı olmak dahası kendisini geliştirmek isteyenler için bisiklet bulunmaz bir araç.
Hem gideceksiniz hem de hareket ederek düşüneceksiniz. Dolayısıyla klimalı modern araçlarda giderken gördüğünüz hayatın aslında öyle olmadığını anlamak bakımından da gerekli bir faaliyet olacak.
Sizleri bilmem ama çocukken bisiklete binmeyi kocaman bisikletin arasından pedal çevirerek ve düşe kalka ancak öğrenebilmiştim. Ancak hiç bisikletim olmadı. Babam bana bisiklet almadı. Toplu ulaşım araçlarıyla okula gidip-geldim. Arkadaşlarımdan ya da başka kişilerden emanet aldığım bisiklet ise kutsal bir varlıkmış gibi beni bir yerden bir yere taşıdı.
Şimdi düşünüyorum da aslında bisikletim olsa çok daha fazla yerlere kolayca gidebileceğimi ve çok daha fazla şeyler görebilmemi sağlayacağını ve gelişim açısından daha ileri düzeyde olacağımı görebiliyorum.
Başta da dediğim gibi bisiklet aslında hareket ederken düşünmeyi, etrafı rahat şekilde görebilmeyi ve dahası hemen her yere kolaylıkla ulaşabilmeyi sağlayan bir araç.
Bazen düşünüyorum da bisikletle bir yerden bir yere giderken çok daha fazla şeyi görebiliyorum. ABD’de bulunduğum zaman bir bisiklet almış ve onunla hemen her yere gitmiştim. Dolayısıyla 4 ayda yıllarca Amerika’da kalan kimselerden çok daha fazla Amerikan toplumunu, yaşamı ve gerçekleri ile ilgili bilgiler edindim.
Ancak orada bisiklet için özel yollar vardı ve o yollar ne araçlar ne de başkaları tarafından işgal edilmiş durumda değildi. Daha ilk başta planlanırken ve yapılırken oluşturulan yolların haliyle kullanıcılara çok uygun fırsatlar sunduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Hemen birçok konuda olduğu gibi batılılardan aldığımız talimat ya da örnek ile oluşturmak durumunda kaldığımız bisiklet yollarının kullanımının çok da uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Bir yazımda başkan bisiklete binmeyi biliyor mu diye yazmış, o yolları yapanların bisiklete binmeyi bilmediğini iddia etmiştim. Dolayısıyla kullanmak isteyenlerin bile zorlanacağı türden yollar yapmak çok da gerekli değildir diye düşünüyorum. Buna karşılık araç trafiğini düzenlemek, kontrol etmek ve denetlemek çok daha iyi bir seçenektir.
Çıkın bisikletinizle gidin şehir merkezine, araçlardan yaya olarak geçemiyorsunuz ki bisikletle geçebilesiniz. Oysa çözüm çok da zor olmasa gerek.
Bisiklet demişken bir de şuna değinmeden geçemeyeceğim. Bisiklet öyle muhteşem bir araçtır ki giderken hem önünüzü hem sağınızı hem de solunuzu görmenize fırsat verir. O konforu araçlarda asla bulamazsınız.
Eğer önünüze bakıyorsanız sağınızı/solunuzu ya da yandan bakıyorsanız önünüzü ve diğer yanınızı kaçırmanız kesin.
Bu nedenle bisiklet kullanmayı bilmek kadar onun sunduğu fırsatları da değerlendirmek gerekir.
Bu arada ünlü yazar “Tolstoy’un bisikleti” vardır ki muhteşem bir hikaye ve kişisel gelişim dersidir.