Haberlerde 3-5 kişi çıkmış, sokak hayvanları ısırıyor, havlıyor, rahatsız ediyor, onları yok edelim diye yaygara yapıyor. Bunun üzerine bir yasa çıkarılarak bunları öldürelimin yolu açılıyor. Olay gerçekte nedir? Öncelikle insan doğanın sahibi değildir, onun bir parçasıdır. Onun sahibiymiş gibi davranırsa köpekleri de öldürür, ağaçları da keser, çimleri de çiğner, her yeri kendine benzetmeye çalışır. Oysa doğayla yaşamayı öğrense, onun sahibi gibi değil bir parçası olduğunu idrak etse sorun kalmaz. Amerika’da iken bir arkadaşım vardı. Adı Brianna, 6-7 yaşlarında komşumuzun kızı, 2 erkek kardeşi var. Benim evime gelir, çantasında taşıdığı kedi kadar olan köpeğini de getirir onunla oynardı. Ben de ona ve kardeşlerine şeker-bisküvi falan verirdim. Kızın köpeği, kedi kadar olduğu için nereye gitse neredeyse kendisinden büyük çantasında köpeği de olurdu. Evim hemen giriş katında olduğu için kolaylıkla girilip, çıkılabiliyordu. Bazen pencereden de bahçeye atlar, orada kardeşleri ile oynardı. Çocuk o köpeği ile birlikte yaşadığı için nereye gitse köpeği de onunla birlikte giderdi. Aslında bana bir zararları yoktu ben de yalnızlığımı çocuklarla oynayarak geçiriyordum. Bir ay kadar sonra da taşındılar. Bunu neden söyledim, hani hep örnek gösterdikleri Amerika böyle işte. Çocuklar daha küçücükken hayvanlarla birlikte yaşamaya alışıyorlar. Bizler de eskiden böyle değil miydik? Şimdi kırsalda yaşayan çocuklar köpekle, kediyle, böceklerle birlikte yaşamıyorlar mı? Hal böyle olunca da hayvanların nasıl bir davranış göstereceklerini biliyorlar. Aileler çocukları cam fanus içine hapsedip, her şeyin hâkimi olarak değil, sokakta, parkta hayvanlarla, kuşlarla, böceklerle yetiştiriyor. Böylece çocuklar hayatın içinde ona sahip olmayı değil, onunla birlikte yaşamayı öğreniyor. Türkiye’de çok hızlı gelişen bir değişimle çocuklar kırsaldan hızla uzaklaştı. Güvenlik sorunları da ortaya çıkınca, aileler çocukların başında adeta bir bekçi gibi durmaya başladı. Bu durumda çocuk daha başlangıçta nasıl davranacağını, konuşacağını, hareket edeceğini bilmez oldu. Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki hiçbir hayvan kendisine etki edilmediği sürece saldırıya geçmez. Çok nadir zamanlarda içsel dürtülerle saldırıda bulunan köpekler olsa da kendisine bir şekilde müdahale edilmez ise hiçbir zararları yoktur. Ancak başta da dediğim gibi çocuklar sadece hayvanlardan değil, doğadan uzaklaştı. Bir ağacın, dalın, yaprağın, çiçeğin değeri bilinmiyor. Bunlar sadece sözde kalan ifadeler. Oysa tarihimizde, kültürümüzde dahası yaşamımızda hayvanlarla birlikte yaşayan bir toplumdan, her şeyi kendisine hizmet edecek şekilde dizayn eder şekle dönüşmüş duruma gelindi. Böylece sokakta, parkta, her nerede ise bunların olmaması değil bunun sanal şekli çocukların beynine işlendi. Çocuklar bu nedenle hayvanları fiziksel olarak değil sanalda mıncıklayacakları birer varlık olarak görüyor. Bu durumda normalde hayvanların nasıl tepki vereceğini bilmediğinden, ona yaklaşımında romantik bir davranış gösteriyor. Elbette hayvanlarla içiçe büyüyen birisi ile sanalda romantik yaklaşımlar ile büyüyen birisinin uyumsuzluğu hayvanların saldırgan tepkilerini algılayamıyor. Bunlar duygusal bir yaklaşım gösteremediği için hayvanların durumunu anlayamıyor. Sonrasında da sanal ortamlar gibi hayvana yaklaşmaya, onunla romantik ilişki kurmaya yöneliyor, elbette bu durum gerçeklerle örtüşmediği için hayvanlar saldırabiliyor. Sonuçta zarar gören kişi tam bir hayvan düşmanı olabiliyor. Oysa benim Amerika’da tanıdığım Brianna gibi hayvanlarla ya da eskiden olduğu gibi kırsal alanlarda hayvanlarla içiçe büyüyen birisi gibi büyümüş, doğanın bir parçası olduğunu hissetmiş olsa ne hayvanlar rahatsız olur ne de insanlar. Diğer yandan hayvanların özellikle köpeklerin birçok türü bulunmaktadır. Bazı türlerin saldırgan oldukları bilinmektedir. Bu türlerin özellikle bazıları tarafından beslenmesi ve güç gösterisi olarak öne çıkarılması birçok sorunun çıkmasına neden oluyor. Aslında 14 bin yıl önce evcilleştirilen köpekleri doğru ve yerinde kullanmak varken bunu farklı ve yanlış alanlarda kullanmak, dahası güç gösterisi şekline döndürmek yanlıştır. Normalde insanlarla birlikte yaşamaya alışkın olan hayvanları, soyutlamak, özgürlüklerini alacak şekilde bir yerlere kapatmak onlara yapılacak en büyük kötülüklerin başında gelmektedir. Sorunun çözümü aslında basittir. Sokaklarda oraya buraya mama bırakmak, onları bir yerlere tıkmak yerine, kızan (çete) oluşturacak şekilde toplanmalarını engellemek, sınırsız ve kontrolsüz çoğalmalarının önüne geçmek yeterlidir.