Kıssadan hisse derler, zamanın birinde tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için, kuyruğunu kesmek zorunda kalmış. Daha sonra, başka bir tilki kuyruğu kesik tilkiyi gördüğünde gülmüş "Kuyruğunu neden kestin" diye sormuş. Kuyruğu kesik olan tilki durumunu "Böyle kendimi çok özgür hissediyorum. Şimdi o kadar mutluyum ki; sevincimden havalara uçuyorum" diye açıklamış. Bunun üzerine, diğer tilki de kuyruğunu kesmiş. Ancak mutluluk yerine, şiddetli bir kuyruk acısı çekmiş. Hemen gidip diğer tilkiye "Neden bana yalan söyledin? Çok canım acıdı" demiş. Tilki, "Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen, onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler" demiş. Bu iki tilki, diğer tilkilere de yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar. Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler. Kuyruğu kesik tilkiler bu kez kuyruğu olan tilkilerle dalga geçmeye başlamışlar. Bu durum toplumu bozup, sonra da düzeltiyorum demekle aynı anlamı taşımıyor mu? En çok yalancılar dürüst insanları yalancılıkla suçlarlar. Çünkü kendilerinde olanı başkalarında da var sanırlar. Bu durum psikolojide yansıtma mekanizması olarak adlandırılır. İnsanlar bir yandan karşısındaki kişiye yönelik belirli izlenimler edinmek peşindeyken, diğer yandan da hangi işi yaparlarsa yapsınlar diğer insanlar tarafından olumlu şekilde algılanmak isterler. Çünkü insanların kendilerine yönelik davranışları belirleyen husus kendileri hakkındaki algılanmalarıdır. Bu nedenle insanlar karşılarındaki kişiye gerçekte olması gibi değil, kendi algıladıkları biçimde muamele ederler. Bu yüzden insanlar genellikle diğer insanların kendilerini nasıl algıladıkları ve değerlendikleri ile yakından ilgilenirler. Sosyal medya ya da görünüme önem verme bu bakımdan önemlidir. Ancak kendini aşmış insanların diğer bir deyişle kendi kişisel gelişimini tamamlamış kişilerin bu türden bir algıya ya da beğeniye ihtiyaçları yoktur. Ancak bu tür insanların oranı toplum içinde çok az ve sınırlıdır. Ayrıca bu insanların diğerlerinin kuyrukları ile de ilgilenmedikleri açıktır. Hz Mevlana “bizi bilen bilir, bilmeyen de kendisi gibi bilir” diyerek bu durumu açıklamıştır. İnsanlar toplum içinde çoğunlukla olumlu, sosyal açıdan uyumlu, başarılı bireyler olarak algılanmak isterler. Bununla birlikte bütün davranışlar olumlu olmayabilir. Bazı durumlarda insanların oluşturmaya çalıştıkları olumlu algılar toplumda genel olarak kabul gören ve onaylanan durumdan farklı olabilir. Amaç algılanmanın ötesinde örnek olabilmektir. Örnek olabilmek için ise özde ve sözde doğru olmak gerekir. Esasında mesleğini en iyi şekilde yapmaya gayret eden birisinin bu çabası karşısında olumlu izler bırakacağı açıktır. Bu bakımdan birilerinin görmesi için değil kendi vicdan ya da iç dünyamızın görmesi için çalışmak esas olmalıdır. Atatürk’e atfedilen bir sözde “vatanını en çok seven işini en iyi yapandır” sözü bunu anlatmaktadır.