Dr. Mithat Direk
Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü – Konya
İnsan doğduğunda ilk olarak gözlerini açar ve bakar. İnsanın ilk yaptığı eylem de budur. Zamanla bakma eylemi okumaya döner, işte o zaman insanın gelişimi başlar. Eğitim bu nedenle okumakla eşdeğerdir. Okuyan, nesneler ve olaylar arasında ilişkiler arar, daha iyiye daha mükemmele doğru evrilir, düşünür ve gerçekleri bulur, aldatmalara prim vermez. Oysa okumayan her zaman aldatılmaya açık, olaylarla ilişkileri kendine gösterilen kadardır. Bakma sonucu hayal kurmak mümkün olmaz iken okuma sonucu her zaman hayal vardır. Zira sözcüklerin insan beyninde resme dönüşmesi, aynı digital makine ile fotoğraf çekmek gibidir. Aslında olan rakamların piksel piksel resme dönüşmesidir. Bu nedenle kalıcılık sağlanmak istenirse bakma yerine okuma sağlanmalı ya da en iyisi okumayı resme dönüştürme olmalıdır. Bu nedenle eğitim faaliyetleri göstermek, yaptırmak ve nasıl olduğunu okumak ile en iyi şekilde yapılır. Bugünlerde uzaktan eğitim sonucu sadece bakma eylemi gerçekleştirilebilirken bunun yapma ile okuma eylemi eksik kalmaktadır. Çünkü okuma eyleminin gerçekleşmesini kontrol etmek mümkün görünmediği gibi yaptırmak ise hiç yapılamamaktadır. Kendi alanım olan ziraat mühendisliği eğitiminde öğrencilere sadece anlatma faaliyetleri yapılabilmekte, uygulama ise yaptırılamamaktadır. Peki bakarak öğrenme mümkün olabilir mi? Bununla ilgili çok güzel bir atasözü vardır “bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu” diye. Bir şeyi öğrenmek için, sadece izlemek yeterli değildir. Bakmak, belki dıştan o şey hakkında kabaca bilgi edinmeyi, fikir sahibi olmayı sağlayabilir. Bir şeyi öğrenmek ve o konuda ustalaşmak için; bilgi edinmek, faal çalışmak, uygulama ve denemeler yaparak tecrübe edinmek gerekir. Sadece bakmakla yetinilirse hiçbir olumlu sonuç alınamaz. Bu nedenle eğitim faaliyetlerinde mutlak surette uygulamalarının yapılması- yaptırılması sağlanmalı, doğru bir eğitim faaliyetinin olmazsa olmazıdır.
Diğer taraftan okuyan insan yazar. Yazmak ise geleceğe bırakılan en büyük mirastır. İnsan yazıyı keşfetmeden önce de resimlerle geleceğe mirasını bırakmak amacıyla yaşadığı yerlere resimler çizmiştir. Böylece geleceğe mirasını aktarmıştır. Gelişmişlik ile az gelişmişlik arasındaki fark da buradadır. Gelişmiş ülkelerde insanlar kayıt tutar, az gelişmiş yerlerde ise kayıt tutmaz. Kayıt, diğer bir deyişle yazı gelişmişliğin bir göstergesidir. Anlaşmalar, tarihler, düşünceler, fikirler ancak yazıldığında anlam taşır. Aksi durumda ise uçar gider. Bu nedenle söz uçar, yazı kalır demişlerdir. Eğitim çalışmalarının bu konuya odaklanması, öğrencilere okumayı ve yazmayı göstermesi büyük önem taşır. Eski dönemlerde güzel yazı defteri vardı, öğrencilere güzel yazı yazma çalışmaları yaptırılırdı. Günümüzde ise kitaplar bedava olmasına karşılık ne yazık ki öğrencilerin okuması bile sağlanamıyor. Bu konuda bir başka konu da gazetelerdir. Ekmek ile gazete eşdeğerde tutulurken, ne yazık ki gazete alma ve okuma alışkanlığı yerine bakma alışkanlığı üzerinde duruluyor. Oysa aynı sözde olduğu gibi yazı kalıcı iken sanal dünyanın gösterdiği resimler uçup gidebiliyor. Yine hatırlayın her mahallede hemen her bakkalın sattığı gazeteler var iken bugün sayıları giderek azalan bir seyir izliyor. Neden? Çünkü okumak yerine bakmak tercih edilmekte, bakmak daha kolay gelmektedir.