Aydın olmak, aslında kaliteli insan olmaktır. Peki kalite ne demektir? Kalite, mallar için amaca uygunluk ise insan için ne denmelidir?
Kaliteli insan, yaşıyla, söyledikleriyle, üstüne giydiği elbiseyle değil, insanlarla olan ilişkileri ile belli olur. İnsanlarla ilişkilerde mütevazilik, nezaket ve dürüstlük ön planda olmalıdır. Ancak bu şekilde kaliteli bir insan olunabilir. Bu duruma işaret eden ünlü Rus yazar Grigory Petrov 1909 ve 1910 yıllarında iki defa Finlandiya’yı ziyaret etmiş, anılarını, gözlemlerini ve Finliler ile ilgili düşüncelerini 1914 yılında Çağdaş Düşünce (Souremenna Misal) Dergisinde yayınlamıştır. Petrov, Finlileri İncil’de geçen Beyaz Zambaklara benzetmiş, gezi notlarına da bu ismi vermiştir. Notları aynı zamanda kalkınmanın, gelişmenin ve ilerlemenin yolunu göstermesi açısından ilginçtir. Bir milletin, kamu kuruluşlarının, okulların ve askeri kurumların birbirleri ile iş birliği içinde nasıl bir kalkınma göstereceği, neler yapılabileceği açısından önemlidir.
Burada Petrov aydın insanı da tanımlamıştır. Buna göre aydın insan, modaya uygun elbise giymek, şapka takmak, kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, halkın beyni konumundadır. Finli aydın Snelman, halkımız sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz, geceleri eğlenesiniz diye bu konuma getirmemiştir. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar demiştir. 100 yıl öncesinden yazılan ve farklı bir anlayış ile ilerleme yarışına giren bir ülkeden bugüne gelinmiştir.
Bugün Finlandiya, Baltık denizinin kuzey kolu Botni körfeziyle doğu kolu Fin körfezi arasından başlayarak kuzeye doğru uzanan bir coğrafyada, tek meclisli, çok partili parlamenter rejimle yönetilmektedir. Ülkenin yüzölçümü 338.145 km2, nüfusu 5.5 milyondur. Gelişmişlik düzeyi bakımından incelersek Finlandiya, ortalama 82 yıl olan yaşam süresi ve 53.983 dolar kişi başına gelir ile gelişmişlik düzeyi bakımından Dünyada 16. sıradadır. Burada önemli olan Finlandiya’nın gelişmişlik/gelişmemişlik bağlamında tartışılması değildir. 100 yıl önce başlayan ve bugün de devam eden aydın olma, toplumu aydınlatma bağlamında halkının elele birlikte çalışmasıdır.
Hatırlanacağı üzere şimdiki başbakanı olan Sanna Marin bir cumartesi gecesi arkadaşları ile içki içip eğlenmiş, eğlenirken çekilen videosu ise toplum tarafından, eğleniyorsun işini yapmıyorsun şeklinde eleştirilmiş, başbakan ise işinin başında olduğunu, işini layıkıyla yaptığını ve tatil zamanında eğlendiğini söyleyerek, ispat etmiştir. Bu durum geçmişte başlatılan ve aydın olma fikir ve düşüncesinin bugün de tüm canlılığı ile toplum nezdinde varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Öyle ya aydın insan her şeyden önce görevini layıkıyla yapan ve toplumu aydınlatan kimsedir. Bu bakımdan Finlandiya halkının hem aydınına sahip çıkması hem de aydın insanların görevini doğru ve zamanında yapması ile gelişmeye devam ettiğini görebiliyoruz.
Demek ki aydın insanların toplumu yönettiği ve toplumun aydınlanması için bir fener görevi gördüğünü görmek, gelişme için gerekli olduğunu bilmek gereklidir. Bu bakımdan toplumun aydın insanlara sahip çıkması, onların fikir, öneri ve tavsiyelerini dinlemesi gelişmesi bakımından önemlidir.
Türkiye, yüzyıllar boyunca çok sayıda aydın yetiştirmiş ancak aydınlarına sahip çıkamamıştır. Zira toplum aydın olmayı/aydınlanmayı değil, daha fazla maddi varlığa sahip olmayı istemektedir.