Başbakan yeni demokrasi- ve açılım paketleri hazırlanacağını duyurunca “akil adamlar” boş durmaktan sıkılıp bu yeni paketler için önerilerde bulunmaya başladılar.
Öncü akil adamlardan olan Abdurrahman Dilipak’da bir öneride bulunmuş. “Resmi nikâh yapan bazı eşler dini nikâh yapmıyorlar. Bunun cezai yaptırımı yok. Bunu önlemenin çaresi noter huzurunda imam nikâhı yaptırmaktır.” Demiş.
Oysa bütün dinlerde ve hukuk sistemlerinde nikâh; eşleri birbirlerine bağlayan, eşlerin haklarını karşılıklı olarak koruma altına alan, eşlere sorumluluk ve haklar yükleyen bir bağdır. Din kurallarının ana temelinde; gizli olmamak, geçici ve anlaşmalı olmamak koşuluyla, evlenmek isteyenlerin zorla değil kendi istekleriyle yapılan her nikâhın meşru ve geçerliliği olduğu kuralı yatmaktadır. Günümüz din adamlarının ve ilahiyatçılarının genel görüşü ve fetvaları “Günümüzde resmi nikâh her zaman geçerlidir. Din kurallarına uygundur. Dini nikâh yapıp yapmamanın din açısından bir zorunluluğu ve sorumluluğu yoktur. İsteyen resmi nikâhtan sonra dini nikâh da yapabilir.” Şeklindedir.
Akil adam Abdurrahman Dilipak’ın önerisine ait yorumu size bırakıyorum.
***
Başbakanın yeni paketlerinden birinde de polis vatandaş ilişkileri yeniden düzenlenecekmiş. “Polisin yetkileri olağanüstü genişletilecek. Henüz suç işlememiş kişileri istihbarat raporlarına dayanarak polis, hâkim ve savcı talebi olmadan 24 saat gözaltında tutabilecek. Bu süre polisin isteği ve hâkimin talebiyle uzatılabilecek. Polise karşı gelmenin cezası da artacak.” Bu paket yasalaşırsa halen hâkim ve savcı talebiyle uygulanan suçu önleme göz altılarını polis kendi başına yapacak.
Böyle bir uygulamayı yapan ülkenin yönetimine hangi “izm” yakışır biliyor musunuz? Biliyorsanız çekinmeden söyleyin. Bilmiyorsanız ya da söylemeye diliniz varmıyorsa, çok yakında neyin ne olduğunu göreceksiniz. Benden yardım beklemeyin. Yorum yok.
***
Balyoz Davası’nın Yargıtay onayı tamamlandı. Sanık sandalyesine oturan çoğunun cezası onaylandı, pek azına da tahliye kararı verildi.
Anayasa gereği mahkemeler bağımsızdır. Onun için yargının işine karışmak bize yakışmaz. Evrensel hukuk kurallarını bilsem de hukukçu değilim. Ancak Silivri mahkemesinde görevli hâkimler olsun, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nde görevli hâkimler olsun beni biraz düşündürdü. Şöyle ki; bu hâkimler 2011 yılında hükümetin son yargı düzenlemesiyle seçilmişlerdir. Bu düzenlemeyle HSYK tarafından seçilen 160 yargı üyesinin içinde Silivri mahkemesi ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin görevli hâkimleri de var. Bundan ne çıkar derseniz yine yorum yok. Yorum, Genel Kurmay’dan geldi: “Vatan sağ olsun.”
Ordunun şu ya da bu şekilde tasfiye edilip pasif hale getirildiğini artık herkes biliyor. Demokratikleşme paketinden askerlik süresinin kısaltılması da çıktı ve Genel Kurmay Başkanlığı bunu hemen onayladı. 12 ayını tamamlamış er ve erbaşlar en kısa zamanda terhis edilecek. TSK üst düzey komutanlarının çoğu cezaevinde, günü dolan askerler de terhise hazırlanıyorlar. Yedek subaylık kalkmayacağına göre; bundan böyle TSK ni yedek subaylar mı yönetecek? Haydi, hayırlısı yedek subayları küçük görmeyin, belki onlar TSK ni daha iyi yöneteceklerdir kim bilir? Denemekte yarar var.