Yıllardır süregelen tarih, uygarlık ve arkeolojik araştırmaların sonuçları tek bir gerçeği ortaya çıkarıyor: Anadolu uygarlıkların beşiğidir. Pek çok başlangıca Anadolu ve Çatalhöyük beşiklik etmiştir.
1951 yılında İngiliz Arkeolog James Mellart tatilini geçirmek üzere Akdeniz sahillerine gelir. Deniz kenarında bir kayanın üzerinde, denizin dalgalarına bakarak kafasını dinlendirirken; dalgaların kıyıya attığı bir taş parçasına gözü takılır. Taşı eline alıp incelediğinde; taşın tarihi bir değer taşıdığını ama bu taşın buraya ait olmadığını görür. Tatilini yarıda keserek, bir motosiklet alır ve bu taşın geldiği uygarlığın kökünü bulmak için başlar Anadolu topraklarını dolaşmaya. Her gittiği yerde bu taşın geldiği uygarlığın kökünü bulamaz. Bu arayış; önce Hasan Dağı’na götürür sonra Karacadağ’a… En sonunda taşın geldiği uygarlığın kökü Çumra Çatalhöyük’te ortaya çıkar. Mellart ülkesine döner ve yeniden Türkiye’ye gelir. Gereken izinleri alıp Çatalhöyük’te arkeolojik kazıya başlar. Mellart’ın bulduğu gerçek; yeryüzünde birçok ilk Çatalhöyük’te başlamıştır. Kanalizasyon şebekesi, çöplüğü, birbirine çatlı tepeden kapılı evleri ile mükemmel bir şehir olan Çatalhöyük; bugün bile kilimlerimizde, halılarımızda, aşı boyalı duvarlarımızda, gündelik yaşantımıza girmiş pek çok şey ile kültür olarak yaşaya gelmektedir. Bunun için sevgili dostum merhum Mehdi Halıcı; “Yaşayan Çatalhöyük” diyor da başka bir şey demiyordu.
Çatalhöyük’ün tanınmasında ve uluslar arası bir konuma gelmesinde Mellart kadar; Mehdi ve Feyzi Halıcı kardeşler ile Konya Turizm Derneği’nin
Dünya uluslarının dikkatini çeken Çatalhöyük, uzun süren bir aradan sonra batılıların parasal desteğiyle yeniden kazılıp, inceleniyor. Ve bizler de; “Yaşayan Çatalhöyük” deyip; gül dalında güzeldir örneği, bir “Yaşayan Çatalhöyük Müzesi” kurulmasını bekliyoruz.
Çatalhöyük kazılarından çıkan ve tarihe ışık tutan buluntuların birçoğu Ankara müzelerinde sergilenmektedir. Çatalhöyük’te ortaya çıkarılan her tarih katmanında bir örnek yapı bulunması önerildiyse de bu öneriye şimdilik sıcak bakılmamıştır. Çatalhöyük’ün kazı yapılan bir bölümü şimdilik bir çatı ile kapatılmış ve kazının bu şekilde kalması kararlaştırılmıştır. Ancak Cengiz Bektaş’ın üslendiği proje ile Konya’da bir Yaşayan Çatalhöyük Müzesi kurulması tasarlanmaktadır. Dileriz bu da olur ve proje yasak savar cinsinden olmaz. Bu projeden söz edileli yıllar oldu ama henüz olumlu bir adım atılmış değil.
Yalnızca Çatalhöyük değil yüzlerce höyük var Konya’da. Bunların her biri binlerce yıllık zamana dayanmışlar, ama ne yazık ki her geçen gün defineciler tarafından birer köstebek yuvasına dönüştürülmekteler. Daha adı bile konmamış birçok höyük, uzman ekipleri beklemekte. Uzmanlar bu tarih hazinelerini deşelemedikçe meraklı ve paragöz birileri çıkıp tarihi bir güzel deşeleyecektir! Deşeliyor da...