ULU ÇINAR YAŞAR KEMAL

Mehmet Gündoğdu

Türk edebiyatının ulu çınarlarından ünlü yazar Yaşar Kemal günlerdir verdiği yaşam savaşına yenik düşerek yaşama veda etti. 92 yaşında aramızdan ayrılan Yaşar Kemal geride bıraktığı yapıtlarıyla sonsuza dek yaşayacak.

Ölüm her canlı için kaçınılmaz bir olgu. Yaşar Kemal bunca yıl dolu- dolu yaşadı, geride unutulmaz yapıtlar bıraktı ve sonunda ölüm acısını tattı.

Yaşar Kemal’in ismini 1960'lı yılların ortalarında ilkokul öğrencisiyken duydum. Bir arkadaşımız İnce Memed romanının kapağını çizmiş bize ve öğretmenimize göstermişti. Resim hoşumuza gitti ya Yaşar Kemal kimdi, İnce Memed’in bir roman ismi olduğunu bile bilmiyorduk. Tam da o günlerde İnce Memed kitabı elime geçti ve baştan sona okudum. Çocukluk duyguları içinde romanın başkahramanı İnce Memed’i çok benimsedim. Kurduğum hayallerde İnce Memed olabilmeyi çok düşlemişimdir. Çok daha sonraları İnce Memed dört kitap oldu. İlk ikisini okudum, ikisini okumadım. Ortaokul ve lise yıllarında Yaşar Kemal’in 26 romanının tamamını, öykülerinin çoğunu, Bu Diyar Baştanbaşa gibi röportajlarını falan okudum.

Akdeniz’in köpüklü sularını, çorak topraklarda filizlenen çakırdikenlerini, gündoğumu ve günbatımını Yaşar Kemal’den daha güzel betimleyen olmamıştır. Çukurova’dan çıkıp İstanbul’da haklı bir üne ulaşan Yaşar Kemal ayrıntılı ve uzun betimlemelere çok yer veren ama okuyucuyu sıkmayan bir yazardı.

Toroslar’daki dağ köylerinden çoğunu görüp gezdim, dağların zirvelerinde çok dolaştım. Toros köylerinin yaşlılarından İnce Memed türkülerini, ağıtlarını, öykülerini çok dinledim. Aslında, İnce Memed romanı; Toros dağlarının eteklerinde, Çukurova düzlüklerinde yaşanmış destanımsı olayların Yaşar Kemal’ce betimlenmesidir. Yöre halkı, köylüler, göçebe Yörükler İnce Memed türkülerini ve öykülerini dilden düşürmüyorlardı. Yaşar Kemal’in İnce Memed romanı yayımlanınca zaten halkın dilinde, gönlünde olan İnce Memed sanki yeni bir Köroğlu destanı olup çıkmıştı.

Konularını halkın kendinden, özünden, tarihinden, halkbiliminden alan Yaşar Kemal ırgatlıktan, kâtipliğe, arzuhalcilikten (para karşılığı dilekçe yazma işi) gazeteciliğe kadar yapmadığı iş kalmamıştır. Çukurova düzlüklerinden yedi tepeli, yetmiş yedi kocalı, yedi yüz yetmiş yedi ağalı İstanbul’a gittiğinde cebinde bir simit parası bile yoktur. Çukurovalı yazar bir dostundan para alır, Cumhuriyet gazetesinde röportaj yazarı olarak işe başlar. Daldan dala konar, önüne çıkan her durumu değerlendirir ve sonunda büyük bir yazar, dimdik ayakta durabilen ulu bir çınar olarak karşımıza çıkar. Bu yaşam ve yazarlık kavgası sanıldığı kadar kolay olmamıştır. Yaşar Kemal kendi kaleminden ortaokul yıllarını, çocuk yaşındayken ucuz otellerin soğuk koridorlarında titreyerek nasıl uyumaya çalıştığını falan çok yalın biçimde anlatır. İstanbul’un bekâr hanlarını, ucuz otellerin bitli- pireli odalarını, Çukurovalı gençlerin kaldığı bekâr odalarını, gecekonduları anlatırken hayalinden geçen kurmaca öyküleri değil birebir yaşadıklarını anlatmıştır.

Hiç unutmak istemediğimiz, unutamayacağımız Türk edebiyatının ulu çınarına Allah’tan rahmet diliyorum. Ebedi mekânı cennet olsun.