Tarihte bugün, Türkiye’de Latin harflerine geçiş uygulamaları için dönüşüm başlatılarak bugünden sonra gazeteler kısa bir süre yarı Arap harfleriyle yarı Latin harfleriyle basıldı. Bu kısa dönem yeni harf uygulamasına geçişin ilk dönemleridir. Bu geçiş süreci yalnızca 3-5 ay gibi kısa bir süre içinde tamamen Latin harfler uygulamasıyla son buldu.
Latin harflerine geçiş; 1928’den bu yana çok tartışılan bir konu. Geçmişin bir gecede silindiği, okur-yazar bir toplumun bir gecede cahilleştirildiği, Latin harflerine geçiş düşüncesinin ve kararının bir gecede düşünülüp Atatürk’ün yemek masasında alındığı, Osmanlıca yazı yasağı dolayısıyla eski kitapların yakıldığı hep yazılır, söylenilir. Bu yüzden bazı kesimler bilerek ya da bilmeyerek yeni yazıya ve Atatürk’e karşı türlü karalamalar yaparak siyasete alet ederler. Oysa bazı gerçekler ya bilinmiyor ya da bilerek gizleniyor.
Arap harfleriyle yazılan Osmanlıca yazının Türkçeye uymadığı zaman- zaman tartışmalar getirmiştir. 1850 yılında Türkçe dil bilgini Azeri Mirza fethali Ahundzade Türkçeye uyan bir Latin harf sistemi üzerinde çalışıp geliştirmiştir. Bu çalışma Abdülmecit tarafından benimsenmiş ve incelenmesi için danışma kuruluna havale edilmiştir. Danışma kurulu bu konu üzerinde incelemeler yaptıktan sonra yeniden ve çok yönlü incelenmek üzere konu bir süreliğine askıya alınmıştır. Yeni harflere geçiş konusunda dinsel bir sakınca bulunmamış ancak her nedense bu konu üzerinde de fazla bir çalışma yapılmamıştır. İkinci Meşrutiyetin ilanıyla bu konu yeniden gündeme geldi. O günlerde azınlıklar, zaten Latin yazısıyla kitaplar basabiliyorlardı. Azınlıkların bu uygulamaları bu işin Osmanlı topraklarının genelinde de yapılabileceği düşüncesini doğurmuş ve 2.Abdülhamit Latin harflerine geçişe sıcak bakmıştır. Enver Paşa ve bazı dilciler buna karşı çıkarak Arap harflerinde düzenlemeler yaparak var olan yazı sistemini düzeltme yolunu önermişlerdir. Yani ortada bir yazı sistemi sorunu olduğu artık kesinlik kazanmıştı. Bu sorun çözüm bekliyorken, devletin o kargaşalık günlerinde bu konu
yine askıya alınıp unutulmuştur. Onca karışıklıklar, savaşlar, her türlü sorunlar birer- birer bitirilmeye başlandıktan sonra sıra Arap harfleriyle yazılan yazının daha kolay bir ABC sistemi ile değişikliğe gidilmesi konusuna gelmiştir. Bu sorun da cumhuriyetin ilk beş yılı içinde çözülmüştür.
Atatürk her olanak bulduğunda dil uzmanlarıyla görüşerek, düşüncelerini sorarak, önerilerde bulunarak, önerileri dinleyerek bu konuyu enine boyuna inceletmiştir. Yani sanıldığı gibi Latin harflerine geçiş kararı Ancak sanıldığı gibi bir gecede alınan bir karar değildir. Cumhuriyet kurulduktan beş yıl sonra 1 Kasım 1928 günü Latin harflerine geçiş kararı alınarak bu konuda bir yasa çıkartılmıştır. İlk geçiş uygulamalarına da 1 Aralık 1928 de başlanmıştır.
Bu güne kadar sürüp gelen yanlış düşüncelerle, bilerek bilmeyerek; tartışma ve günlük siyaset malzemesi yapılan konulardan birisi de Latin harflerine geçiş konusudur. Ve bu siyaset malzemesinin altından hep Atatürk’ü suçlamak saklıdır. Oysa Latin harflerine geçişin tarihsel gelişimine baktığımızda; bu gereksinimin Halife Abdülmecit- 2.Abdülhamit zamanlarına kadar uzandığı görülmektedir. Yazı devrimini Salt Atatürk devrimlerine karşı çıkmak için karalayanlar önce bu gerçekleri görmeliler.