“Şu eşyayı görecek göz kalmadı- Esrarı düşünecek öz kalmadı- Ne varsa bildiğim yazdım bitirdim- Başka bir söyleyecek söz kalmadı.”
Bu dizeleri yazan Veled Çelebi İzbudak, gerçek bir bilge; şair, yazar, dil uzmanı ve Türkçüdür. Eski harflerle vavsız trk harfleriyle yazılan Türk sözcüğünü, ilk kez araya vav harfi katarak yani Türk şeklinde yazdığından kendisine “vavlı Türk” lakabı takılmıştır.
Konya’nın Durakfakı Mahallesinde 1867 yılında doğan Veled Çelebi’nin anne ve babası Mevlana’nın öz torunlarından olup; geleneğe uyularak Veled Çelebi de Mevlevi olarak yetiştirilmiştir. İlk ve ortaokul öğreniminden sonra Sultan Veled Medresesi’ne öğrencisi olmuştur.
MEDRESE YILLARI
Medresede ders gördüğü yıllarda Veled çelebi’nin edebiyata olan yeteneği fark edilmiş ve Mesnevi han Sıtkı Dede tarafından edebiyata, şiire yönlendirilmiştir. Mevlana Dergâhı kitaplığından bolca yararlanan Veled Çelebi dergâha gelip giden bilgelerle tanışıp, onların sohbet ve derslerine katılma olanağı bularak tasavvuf bilgisini artırmıştır. Bununla da yetinmeyip, ileri derecede Arapça ve Farsça öğrenerek Sıtkı Dede’den Mesnevi dersleri almıştır.
İLK MEMURİYETİ VE YAZARLIĞI
Ailesinin zorlamasıyla medresedeki öğrenimini yarım bırakan Veled Çelebi, 16 yaşındayken Konya Valiliği bünyesinde memur olarak işe başladı. Kısa sürede Yetenekleri vali mektupçusu Nazım Paşa tarafından fark edilince, valilik tarafından yayımlanan Konya gazetesinde başyazılar yazmaya başladı. Veled Çelebi, Nazım Paşa’dan her türlü dersi alarak Arapça ve Farsçayı daha da ilerletmiş, edebi bilgilerle donanarak kendisini geliştirmeye başlamıştır. Nazım Paşa’nın yurt dışından özellikle Fransa’dan getirttiği gazete ve dergilerle haşır neşir olan henüz 18 yaşındaki Veled Çelebi; Ziya Paşa, Şinasi, Namık Kemal gibi dönemin Türkçü ve özgürlükçü yazar ve şairlerini okudukça çok etkilenip Türkçü ve Meşrutiyetçi olup çıkmıştı.
VELED ÇELEBİ İSTANBUL’DA
Nazım Paşa görevden alınınca, Konya’dan ayrılıp, daha geniş çevre edinmek için aydınların daha çok olduğu İstanbul’a giderek Bahariye Mevlevi dergâhına yerleşir. Burada kaldığı iki yıl boyunca dönemin ünlü şair, yazar, kültür adamlarıyla tanışınca ufku daha bir genişlediğinden İstanbul’dan sıkılıp; çeşitli yerleri gezip görmeye karar verir. Dergâhın postnişini Hüseyin Efendi, Veled Çelebi’yi salmayarak; Arapça ve Farsça yayınları Türkçeye çevirme, denetleyip ilgili makamlara bildirme görevi olan ona uygun bir iş bulur. Bunu yanında öğretmenlik de yapmaktadır. Bu arada evlenip, eşinin konağına taşınır.
GAZETECİ VE DİLCİLİK ÇALIŞMALARI
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar ve şiirler yazan Veled Çelebi bir ara soruşturma geçirip ceza alır. Dil çalışmalarını hızlandırıp, Türkçe sözlük hazırlamakla uğraşırken evi ve kullanacağı belgeler yanınca Mithat Paşa’nın kitaplığından yararlanır. 1889’da sansür kurulunda çalışır, 1900’de Matbuat Müfettişliği yapar.
POSTNİŞİNLİĞİ
1908’de 2. Abdülhamit tahtan indirilip Mehmet Reşat tahta geçirildiğinde padişaha kılıç kuşatan Veled Çelebi, Galata Mevlevi hanesine postnişin vekili olmuş sonra Manisa Mevlevi hanesine postnişin olarak atanmıştır. Vahit Çelebi ölünce Konya’ya merkez postnişini oldu. 9 yıl bu görevde kalan Veled Çelebi, kendisini tamamen yazmaya vermiş ve medresede müderrislik yapmıştır.
MEVLEVİ ALAYI VE ŞAM YOLCULUĞU
Birinci Dünya savaşı sırasında gönüllü bir Mevlevi alayının Şam’a gönderilmesi kararlaştırılır. Veled Çelebi’ye bu gönüllüler alayının albayı olarak görev verilir. Gönüllüler toplanınca dua ve törenlerle İstanbul’dan trenle yola çıkarlar. Trenin mola verdiği her yerde ilgiyle karşılanan Mevlevi alayına yeni katılımlar olur. Tren Konya’ya geldiğinde Mevlevi alayı törenle karşılanır. Konya’da birkaç gün kalan Mevlevi alayına yeni katılımlar olur. Dualar ve törenlerle uğurlanan kafile Şam’a doğru yola çıkar. Kafile her yerde olduğu gibi Şam’da da törenle karşılanır. Mevlevilere dergâh görevlerine göre rütbeler verilir. Ancak bu gönüllü alayı cepheye sürülmeden geri plan işlerde çalıştırılırlar. Suriye cephesinin yenilgisiyle Mevlevi alayı geriye gönderilir.
POSTNİŞİNLİKTEN ALINMASI- İSTANBUL VE ANKARA GÜNLERİ
Veled Çelebi Konya’ya döndüğünde iktidar değişmiştir. Veled çelebi’nin Sultan Reşat’a kılıç kuşatması, Osmanlı hanedanlarından bazılarının özellikle Damat Ferit ve Sultan Vahdettin’in hoşuna gitmediğinden, Veled Çelebi postnişinlikten alınıp yerine Abdulhalim Çelebi atanır. 1918’de yeniden postnişin olur. Postnişinlikten alınan Veled Çelebi İstanbul’a gider. İstanbul’da baskılar çoğalınca uzun bir yolculuk yaparak Ankara’ya gelip Mevlevi haneye yerleşir. Daha sonra telif tercüme kurulunda çalışır, okullarda Farsça dersi vermeye başlar.
SİYASİ YAŞAMI VE ÖLÜMÜ
Büyük Millet Meclisi’ne milletvekili olarak girer. Daha sonraki seçimlerde de çeşitli illerden milletvekili seçilmiştir. 4 Mayıs 1953’de Ankara’da yaşamı noktalanır. Hacı Bayram Camisi’nde namazı kılınıp Cebeci Mezarlığı’na defnedilir. Mezar taşı yazıtında Veled Çelebi’nin yazdığı şu dörtlük vardır. “Geçtim hevâsat-ı dünyeviden- Zevk aldım umuru uhreviyeden- Yarab beni bir nefes ayırma- Kuran’u hadisu mesnevi’den”
VELED ÇELEBİ’DEN BİR DÖRTLÜK
“Destur- daim sana bağladım ilahi özümü- dergâhından ayırmadım hiç yüzümü- Namusum ile çünkü ağarttım sakalım- ya rab dem-i pîrîde karartma yüzümü ( Muharrem- 1896)
KİTAPLARI: Türk Dili (12ciltlik sözlük), Leyla İle mecnun, Muvazene, Birbirimizi Kırmayalım, Arapça Gramer, Vasiyetname-i Şerife Şerhi, Lisani Fârisi, Hayrul Kelam, Ferhengname-i Sadi tercümesi, Oğuz Ata, Orhun Abideleri, tekkeden Meclise, Nasrettin Hoca fıkraları, Mesnevi (çeviri- şerh), El İdrak Haşiyesi, Atalar Sözü, Sultan Veled Divanı ( çeviri- şerh)