Sağlık işleri tamamen ticarete dökülünce düşündürücü gerçekler birer ikişer ortaya çıkıyor. Hele son günlerde yapılan yeni sağlık düzenlemeleri ile devletin ve özel sektörün verdiği sağlık hizmetleri tamamen paraya dayalı duruma getirildi.
Vatandaş her muayene olup reçetesini eline aldığında katkı payı adı altında tam 11 kalem para ödemeye mahkûm edilmektedir. Böylece; reçetesiz 5 TL ye alınabilecek bir ilaç için reçete yazdırılan aynı ilaç vatandaşa semeriyle seksene oturuyor.
Vatandaşlar her muayeneye gidişte ve her reçetede 11kalem katkı payı ödediğini biliyor mu? Hayır, bilmiyor. Ne istenirse verilip geçiliyor. Ne yalan söyleyeyim gazetelerde okuyuncaya kadar ben de bilmiyordum. Halkın cebinden çıkan bu paralar kime gidiyor? Önce bir yerlere gidiyor, kalanı da devlet kasasına. Devlet bu paraları ne yapıyor? İki yıllık hesabını Sayıştay’a vermediğine ve üç yıl da vermeyeceğine göre bu şimdilik devlet sırrı!
Geçtiğimiz günlerde Konya’nın kocaman bir devlet hastanesinde; kırığı olan hastalar, alçı bulunamadığı için iki saat bekletilmiştir. Aynı hastanenin bir doktoru devlet hastanelerinin çökme noktasında olduğunu söyledi. Devlet hastaneleri parasızlıktan, vatandaşlar ise hizmet alamamaktan yakınıyorlar. Hükümet ise hâlâ “Şunu yaptık bunu yaptık, lider devlet olacağız, kalkındık kalkınıyoruz” gibi palavralarla halkı uyutmaya çalışıyor. Önemli bir kesimi de gerçekten uyutuyor.
Oysa devlet hastanelerine gidenler sağ gidip hasta çıkabilir. Devlet hastaneleri öyle kalabalık ve karmaşa içindedir ki; çoğu kliniklere sıra almak bile büyük başarı sayılmakta. Sıra almayı başarabilenler ise; hasta kalabalığı yüzünden çoğu kez muayene bile olamadan reçetelerini alıp çıkıyorlar. Onlar için bu da büyük şans! Devletten sağlıklı bir şekilde sağlık hizmeti alamayan kimi Hastalar para bulabilirlerse özel hastaneye gitmek zorunda kalıyorlar. Üstelik özel hastaneler Sosyal güvenliği olanlardan ya da emeklilerden 28 ile 58 TL arasında değişen muayene ücreti alıyor; tahlili, röntgeni falan filanı da üstüne tuzu biberi. Sosyal güvenliği olmayanların ne kadar muayene ücreti ödediklerini bilmiyorum ama o da çok tuzlu olsa gerek. Aynı ameliyatı farklı özel hastaneler farklı paralar alarak yapıyorlar. Protez diş ve el ayak yaptırmak da ayrı bir sorun.
İlaç piyasasında yaşamsal önemi olan ilaçların da içinde olduğu pek çok ilaç bulunamıyor. Bulabilenler ise birilerinden kara borsa olarak alıyorlar. Eczaneler pek çok ilacı elimizde kalır korkusuyla ya da sıkça yapılan fiyat değişikliklerinden dolayı ellerinde bulunduramıyorlar ve gerektiğinde ilaç depolarından istiyorlar.
İşte, hükümetin çizdiği pembe tablolardan, güllük gülistanlık bir Türkiye’den sağlık konusundaki örnekler.
Bu konuda yazılacak çok şey var. Hangisini yazacağımı ben de şaşırdım. Ben sürekli halkın içinde ve halkın içinden biriyim. Önüme çıkan Herkes, yaşadığı sorunları yazmamı istiyor. Herkesin yaşadığı bir ya da bir sürü sorun var. Hangi birine ne zaman sıra gelir de yazarım bilemem. Hükümetin sağlık işlerinden bıkanlara ya da sorunu olup çözülmeyenlere çoğu zaman “Boş yere bana anlatıp durmayın. Ben yazmasına yazarım, ama sizler körün baston bellediği gibi aynı partiye oy verirseniz benim yazmam neyi değiştirir? Siz bu sorunları çıkaranlara oy verip durursanız, oy verdiğiniz partiyi değiştirmeyi düşünmezseniz siz bu sorunları yaşamaya lâyıksınız demektir. Hükümeti suçlayıp duracağınıza “neden üç seçimdir aynı partiye oy veriyorum” diyerek önce kendinizi sorgulayın” demek zorunda kalıyorum.
Bütün bu olumsuzlukların yanında; hükümete dua edenlere, “eskiden böyle miydi? Şimdi daha iyi oldu. Şunu yaptılar bunu yaptılar” diyenlere de rastlıyorum.
Ne diyeyim? Böyle söyleyenler ya görmüyorlar ya sanki Türkiye’de yaşamıyorlar ya da yaşadıkları sorunları particilik adına saklamaya çalışıyorlar. Kim hangi partiye oy verirse versin o beni ilgilendirmez. Ama lütfen kan kusup kızılcık şerbeti içtim diye avunmayın.
Böyle davranıldıkça da Türkiye’nin ve Türkiye’de yaşayanların sorunları bitmez, gün geçtikçe Arap saçına döner.
Yazarla iletişim GSM. 05053214840