KİTAP FUARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Mehmet Gündoğdu

Ramazan ayı kültür etkinlikleri içinde kitap fuarı da yer aldı. Kitap fuarlarının hem okurlar hem yayınevleri açısından kültürel bir hareketlilik getirdiği biliniyor. Yıkılan adliye binasının yerinde iki büyük çadır içinde düzenlenen kitap fuarına gelenler; çok fazla kitap alamasalar da en azından kitaplarla ilgileniyorlar, yeni kitapları tanıma imkânı buluyorlar. Oruç dolayısıyla gündüzleri sönük geçen kitap fuarı iftardan sonra hareketleniyor. Öncelikle kitap kurdu okurlar olmak üzere öğrenciler ve öğretmenler kitap fuarının olmazsa olmaz ziyaretçilerinden olup gereken ilgiyi gösteriyorlar.

Hemen her türden kitapların bulunduğu sergilik tezgâhları yerli yabancı birçok yazarın kitapları dolduruyor. İçlerinde Konyalı yazarların kitapları da var ama ziyaretçi çok kitap alabilen az.

Özellikle Türk tarih Kurumu tarafından yayımlanan kitaplar çok ilgimi çekti. Hem genel tarih hem de yakın tarihimizde geçen olayları konu alan kitapları parasızlıktan dolayı alamadım. Bazı yayınevlerinin tezgâhlarında felsefeden dine, romandan öyküye bazıları bildiğim kitaplar olsa da pek çok değerli kitabını alıp okumak isterdim.

“Kitaplar hiç solmayacak çiçeklerdir” diyen Atatürk’ün kitaplara ve bilgiye ne kadar çok önem verdiğini herkes bilir. Bu yüzden okumak ve bilgi edinmek herkese gerekli bir olgudur.

Bir filozof “Gerçi aklımızla okuruz ama sanat zevkinin yeri iki kürek kemiğinin arasındadır. Sırtınızda bir ürperme, insanlığın ulaşabildiği en yüksek heyecandır; sırtınızla okuyamıyorsanız hiç okumayın daha iyi.” Diyor. Bir başka filozof da; “Bir karıncanın çalışkanlığına ve gücüne, bir örümceğin ustalığına hayran olabiliriz. Ama ucu sivriltilmiş bir sopa karşısında heyecan duymuyorsak…” Filozofun ucu sivriltilmiş sopa olarak tanımladığı şey kalemdir. Öyle ya ana malzeme kalem ve kâğıt olunca kitabın ve bilginin ölümsüzleşmesi için bu ikisi ilk koşul oluyor ikincisi de bilgiyi yazabilecek bilince sahip yazar.

“Felix Dahn..”kitap yazmak kolaydır. Sadece kâğıda, mürekkebe, kaleme ihtiyaç vardır. Kitap basmak daha zordur. Çünkü dâhiler çok kez okunaksız yazı yazmaktan hoşlanırlar. Kitap okumak daha da zordur. Çünkü her zaman uyumak tehlikesi vardır. Fakat bütün ölümlü insanların giriştikleri işler arasında en zoru kitap satmaktır.” Diyor ve haklıdır.

Satre çağına tanıklık etmesi gereken ideal bir yazarı şöyle tanımlıyor: “Aç bir dünyada edebiyatın işi nedir? Yazar çoğunluğun yanında, açlıktan ölen milyarlardan yana olmalıdır. Bunu yapmadıkça mutlu bir azınlığın hizmetindedir ve onun gibi sömürücüdür.”