12 MART 1921 İstiklal Marşının kabul edildiği tarihi bir gündür. Her şeyden önce Kadim Türk ülkesi olan Türkiye’nin sınırlarını aziz kanlarıyla çizen atalarımızı ve İstiklal Marşı yazarak kahraman ordumuza destek veren Mehmet Akif Ersoy’u sonsuz saygı ve minnet duyguları içinde anıyoruz. Her birinin yattığı yerler cennet mekânı olsun.
Bu yazıda bilinenleri yinelemekten daha çok bilinmeyenleri ya da yanlış bilinenleri dile getirmeye çalışacağım. 1920 yılı sonlarında Genel Kurmay Başkanı İsmet Paşa tarafından ordumuza ve halkımıza moral vermek için bir marş yazılması önerir. Bu öneri kabul edilir ve ödülü 500 lira olan yurt çapında bir yarışma düzenlenir. Bu ödülden dolayı Mehmet Akif yarışmaya katılmaz. Yarışmaya katılan 724 marş güftesi beğenilmez. Ödül kaldırılarak Mehmet Akif’e başvurulur. Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nı yazarak teslim eder. Marş mecliste okunarak alkışlanır.
Yıllardır yazıldı, konuşuldu. Kimileri Mehmet Akif’i iyi bir şair olarak kabullenmediler, kimileri siyasi kaygılarından dolayı bilerek bilmeyerek başka yönlere çektiler. Kimileri Mehmet Akif’i gerici ve devrim karşıtı olarak göstermeye çalıştılar.
Bana göre; Mehmet Akif, hem sanat yönünden hem düşünce yönünden dört dörtlüktür. İnandıklarını savunmuş, düşüncelerinin arkasında durmuş, kimseye minnet etmemiş, kimseden çekinmemiş, para pul- mal mülk edinme hevesine düşmemiştir. Mehmet Akif’e değişik yönlerden bakılmasına karşı değilim. Ancak, Mehmet Akif’i o günün koşulları içinde değerlendirmek daha akılcı bir yaklaşım olur.
Mehmet Akif’in dik duruşunu bu gün yineleyebilecek aydın sayısı çok azdır. Bu yüzden de bazı aydınların Mehmet Akif’i hangi açıdan olursa olsun eleştirmeye hakları yoktur. Mehmet Akif’in cumhuriyet devrimlerine karşı durduğu, devrimleri benimseyemediği hep yazılıp, konuşuldu. Devrimleri benimsese de, benimsemese de her zaman Mehmet Akif’e saygı duymak gerek. Olayları o zaman dilimi içerisinde, o koşullar altında değerlendirmek gerek. Mehmet Akif 600 küsur yıllık bir Osmanlı devlet ve düşünce yapısı içinden gelmektedir. O güne kadar ümmet, biat anlayışı çerçevesinde fermanlarla, fetvalarla yürütülen işleri; ulus bilinci içinde laik hukuk devleti yürütmeye başlayacaktır. O güne kadar İslam ülkelerinde henüz böyle bir uygulama görülmemiştir. Değiştirilip, yenilenmiş her şeyi kolaylıkla birdenbire kabullenmenin kolay olmadığı da bilinmelidir. Mehmet Akif’in şapka giymemek için Mısır’a gittiği hep söylenilir. Belki doğrudur, belki başka nedenler de vardır. Ama Mehmet Akif Mısır dönüşünde vatan toprağını öperek “İslam’da burada, insanlık da” diyebilmiştir.
Şimdi Mehmet Akif’i günlük politikaya malzeme yapmaya çalışanlar yanılıyorlar. Mehmet Akif günlük politikanın dışında tutularak asla oy avcılığına alet edilmemelidir. Akif İslamcıdır ama siyasi İslamcı değildir. Akif dergâhtan yetişmiştir ama vakıfların, halkın falan sırtından çöplenip asalak mürit olmamıştır. Akif şeriatçıdır ama siyasi malzemeli şeriatçı değil Kuran şeriatçısıdır. Akif Milliyetçidir ama ırkçı değildir. Bunların bilinmesinde, gençlere anlatılmasında üşengeçlik yapmayınız. Bunlar bilinsin, bunlar duyurulsun, bunlar halka açıklansın. Mehmet Akif’i siyasi konularla eleştiri konusu yapanların kendileri hiç dik durabildiler mi? Döneklik, korkaklık, çıkar hesabıyla ne yazıp söyledikleri her gün değişenler; söylediklerinin, yazdıklarının arkasında durabildiler mi? Eleştirmek kolay, düşünmek zor, düşünceyi uygulamak daha zordur. Bu vatana kim bir çivi çakmışsa, bu devlete kim adaletli bir iş yapmışsa, bu ulus ve bu topraklar için kimler canlarını yok saymışlarsa hepsine saygı ve minnet borcumuz vardır.
Son olarak şunu da söylemiş olayım. İstiklal Marşı yarışmasında Konya’da birinci seçilen Değerli eğitimci merhum Raşit Usman’ı da anmış olalım.