İNSANLIK MI DEDİNİZ?

Mehmet Gündoğdu

Ortadoğu karışıklığından dolayı; ülkelerinden kaçıp, Türkiye’de yaşayan dört milyondan fazla sığınmacı var. (Daha önce gelen Somali sığınmacıları bu sayının dışındadır.) Suriye, Irak ve Irak Türkmen’i sığınmacıların durumları içler acısı, bir o kadar kaygı verici, can sıkıcı. Ülkelerindeki tecavüzcülerden kaçanlar asıl tecavüzü, asıl rezaleti Türkiye’de yaşamaktalar.

Görsel ve yazılı basından izleyebildiğimiz kadarıyla sınır illerimizdeki sığınmacı kampları tam bir rezalet içindeymiş. Kamplardan gelen sığınmacılarla birebir konuştuğumuzda akla hayale gelmeyen bu rezaletlerin doğruluğu ortaya çıkıyor. Tecavüz başta olmak üzere, kadın pazarlamalar, çocuk tecavüzcüleri, küçük yaşlardaki çocukların ve genç kızların seks kölesi olarak kaçırılmaları, şiddet ve korkutmayla yapılan tecavüzler; daha ne pislikler, daha ne insanlık dışı işler daha ne vahşilikler yaşanıyor. Bunlar yüz kızartıcı gerçeklerden bazıları.

Konunun ikinci bir çirkin yüzü de şehir içlerinde yaşayan sığınmacılar. Aynı pis olaylar daha fazlasıyla şehir içlerinde de yaşanıyor. Yokluk adama her şeyi yaptırabilirse de ortadaki görüntü hoş değil. Hem çoğu sığınmacının, hem ev sahipliği yapan Türk erkeklerinin niyeti bozuk olduğu saklanılmaz bir gerçektir.  Suriyeli kadın ve küçük kızlar seks kölesi olarak pazarlanıyor. Bu işi ticarete döken aracı “pezolar” iyi para kazanıyorlar. Fırsatı ganimet bilen Türk erkekleri imam nikâhı kılıfıyla birer ikişer yedek hanıma sahip olabiliyorlar. Cinsel iştahları geçince de bunlara sahip çıkılmıyor. Dişi sığınmacılar Türkiye’de iki yüz bin kadar çocuk doğurdular ve bunların çoğu tecavüz ya da “fuhuş” çocuğu. Bu acı gerçekleri duymayan duysun, bilmeyen bilsin.

Sığınmacılarla ilgili bir başka gerçek! Sığınmacıların bazıları acınacak durumda değiller, ülkelerinden kendilerine bir şekilde para geliyor. Bazları hiçbir iş yapmadan bey gibi yaşıyorlar, bazıları da işyerleri açarak para kazanmaktalar. Berberlik, lokantacılık, bakkallık, marketçilik, tütün ve kaçak sigara satıcılığı ile geçiniyorlar. Sığınmacılar her türlü vergiden imtiyazlılar. Uyuşturucu ve kaçak sigara işi yapanların da olduğu biliniyor. Türklerle iş ortalığı yapanlar da az değil. Bunun yanında sanayilerde ve çoğu işyerlerinde gülünç derece ücretle çalıştırılan sığınmacılar var. İş sahipleri sığınmacılardan oldukça hoşnutlar, çünkü ucuz iş gücü onlar için bulunmaz bir nimet.

Dinî bayramlarda çoğu sığınmacıların Halep’e bayramlaşmaya gidip geriye döndüklerini biliyoruz. Madem Halep’te hâlâ yaşanabilir bir ortam bulunduğuna göre bu sığınmacılar Türkiye’ye neden kaçtılar? Üstelik başta Şam olmak üzere pek çok yerde şatafatlı, eğlenceli, güllük gülistanlık yaşam sürüyor. Önceleri acımıştık, insanlık göstermiştik; ama şimdide haklı olarak tepki göstermeye başladık. Türk askeri Onlar için savaşırken onların Türkiye’ye kaçmaları insanlığa yakışmaz. Acıma ve insanlığın da bir sınırı var. Ölecekseniz kendi ülkenizde ölün, kalacaksanız kendi ülkenizde kalın. Kendi ülkesine ihanet edip kaçanları neden besliyoruz? Devlet her birine ayda 1200 lira veriyor, alışveriş kartlarıyla bizden iyi alışveriş yapıyorlar, her türlü sağlık hizmeti ve ulaşım parasız. Allah’tan sağlık, devletten aylık, mis gibi; ha bire de doğurmaktalar Ne yapalım yani? Hiçbir batı ülkesi, hiçbir Müslüman toplum bunları almazken biz niye aldık? Türkiye’de böyle bir karışıklık olsa bizi sığınmacı olarak kabul edebilecek bir ülke düşünebiliyor musunuz?

Kısaca sığınmacılar başta ahlak ve insanlık olmak üzere her şeyi berbat ettiler.