Hatunsaray yakınlarında, yeni adı KAYADİBİ olan bir köydür. Dağlık, kayalık ve önemli mağaralarıyla ilgi çekici bir antik yerleşimin üzerinde kurulmuştur.
Girvad isminin; I. Alaaddin Keykubat’ın kayınpederi, Hıristiyan dinine mensub, eski Kalanoras (Alaiye Beyi) Kirvat’ın adından geldiğini İbrahim hakkı Konyalı, Konya Tarihi kitabının birkaç yerinde yazmıştır. Ancak Gaferiyat, Giryat-Giret… köylerinin isimleriyle karıştırılmamalıdır. Yeri geldikçe bu köylerin isimlerinin kökenlerine de değineceğim.
Kirvat’ın kimliğine ve konumuzla ilişkisine kısaca değinip geçmek istiyorum. Bilgiler İbrahim Hakkı Konyalı’ya aittir.
“Sultan Alaaddin’in kayınpederi eski Kalonaras(Alaiye Beyi) Hıristiyan Kirvat'ın da Eflatun Manastırı’nda gömülü olduğu tahmin edilir. Sultan Alaaddin Alaiye’yi alırken; Kirvat, kalenin anahtarı ile kızını da hükümdara zevcelik için takdim etmişti. Düğünleri Alaiye’de yapılmıştı. Kirvat, sultan tarafından Akşehir’e sürgün edilmişti…”
Yine bu bilgilere dayanarak, bazı vakfiyelerde çeşitli yazılış biçimleriyle köyün adı geçmekte. Örneğin: Karatay vakfiyesinde Girfard köyü olarak geçmekte. … Bu köy Alaaddin Keykubat’ın kayınpederi Girvard’ın adını taşımaktadır. Bu bazen Girvad şeklinde de yazılırdı. Kanuni devrinde 59 mükellef erkek nüfusu vardı. Şimdi Girvat şeklinde söylenir…” Bir başka vakıf örneği daha vermek istiyorum: “Yavuz Sultan Selim Dutlu suyunu Konya’da akıttığı zaman o günkü idari teşkilatta Konya Hatunsaray nahiyesine bağlı olan ve Sultan I. Alaaddin Keykubat’ın kayınpederi Kirvat’ın adını hafif bir tasarruf yaşatan Girvat köyünü su yollarını tamir ettirmek için vakfetmişti.”
Köyde tarihi kalıntılar çoktur. İleride bu bölgede; Botsa-Detse-Givrat… gibi köylerde bilimsel kazıların mutlaka yapılması gereklidir. Çünkü bu bölge tarih ve dinler açısından gerçekten çok önemlidir. Köydeki kalıntılar; görebildiğimiz kadarıyla, çeşitli biçimlerde kayalara oyulmuş mağaralardır.
Köyün üst kısmındaki bir tepe bazı mağaralar vardır. Bunlardan birinin önü yıkılmış olup, süslü bir yapıya sahiptir. Boyaları hâlâ belli olan süsler, freskler ve kayaya oyulmuş mihrapları vardı. Kemerli bir planla oyulmuştur. Kandil ve mum yakma yerleriyle adak yerleri sağlamdır. Arka kısımda süslü bir mihrabın altında, definecilerin bulduğu bir küçük mağara daha vardır. Buranın kilise olduğunu ve azizlerin bu kiliseye gömüldüğünü söylemek tahmin olmaz. Burayı biraz geçtikten sonra Dokuz Direkli denilen büyük bir mağara vardır. Burası tamamen kayaya oyulmuş, Dokuz adet sütunuyla, odalarıyla ve süslemeleri ile gerçekten çok ilgi çekici bir kilisedir. İçerisi kemerlerle odalara bölünmüştür. Bu kilisenin de önü yıkılmış olup iki ana girişi vardır. İçeride vaftiz yerleri, papaz taşı, günah çıkarma odaları, mum veya kandil yakma ve adak yerleri bulunmaktadır. Kilisenin içi tamamen sıvanarak üzerlerine kutsal resimler ve süsler yapılmıştır. Bunların boyaları, fikir verecek ölçüde silinmemiştir. Kale denilen bozulmuş mağaralar, soğuk hava deposu olarak kullanılan; düzenli ve süslü bir şekilde oyulmuş mağaralar da vardır.