Mondros antlaşmasından sonra Osmanlı için kinci ölüm fermanı olan ve kısmen uyulan Sevr Antlaşması’nı kimler imzalamıştı? Bu heyet üç kişiydi ve üç kişiden birisi de sonradan 150’likler listesiyle yurt dışına sürgün edilen Rıza Tevfik Bölükbaşı’dır. Halk arasında Filozof Tevfik olarak bilinen Bölükbaşı, siyasette tutarlı ve başarılı birisi değildir ancak edebi yönden iyi bir şairdir.
1869’da Bulgaristan’da doğan Rıza Tevfik; İlgi duyduğu siyaset yüzünden Mülkiye okulundan kovulup, tıp okudu. İkinci meşrutiyetin ilk meclisinde milletvekilliği yaptıktan sonra Maarif Vekilliği, üniversitede felsefe hocalığı gibi çeşitli görevlerde bulundu, yüksek mahkeme başkanlığı yaptı. İttihat Ve Terakki içinde başlayan siyasal yaşamında popüler ve sözü geçen bir siyasetçi olduysa da; 1912’de karşı saf olan Hürriyet Ve İtilaf fırkası içinde yer aldı. 1918’de Büyük Mason Locası’nın büyük üstadı oldu. Bu süre içinde halk karşısında ateşli konuşmalar yaparak konferanslar verdiği sıralarda popülerliği arttı.
Sevr’i imzaladıktan sonra 1922 yılında yurt dışına kaçtı; Hicaz, ABD, Ürdün, Lübnan gibi ülkelerde dolaşıp durduktan sonra 1937’de çıkan af yasasından sonra 1943 yılında yurda döndü. 31- Aralık- 1949 günü geçirdiği felç yüzünden Garibanlar hastanesinde öldü. Yurda döndükten sonra Bektaşiliği benimseyip baba makamına getirildi.
Önce aruz sonra hece ölçüsüyle şiirler yazan Rıza Tevfik şiirlerinde Filozof Rıza mahlasını kullanmıştır. Şarkı ve türkü formunda bestelenmiş şiirleri de olan şair bütün şiirlerini Serab-ı Ömrüm isimli şiir kitabında toplamış ve bu kitap 1934 yılında Lefkoşa’da basılmıştır. Anılarını yazdığı Biraz da Ben Konuşayım isimli kitabı sonradan İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Ömer Hayyam çevirileri, Tevfik Fikret İncelemesi kitapları da vardır. Ayrıca Felsefe Dersleri 2001 yılında tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır.
Önceleri Abdülhak Hamit Tarhan, Tevfik Fikret gibi şairlerden ilham alan Rıza Tevfik daha sonraları hece ölçülü yalın sözcüklerle yazılmış halk tarzı şiire yönelmiştir. Mehmet Emin Yurdakul’un lirizm özelliğini örnek alarak daha da geliştirerek şiirde haklı bir üne kavuştu. Birçok yabancı dil bilen Filozof Rıza felsefede eklektik bir ekolün Türkiye’deki öncülerinden oldu.
Rıza Tevfik’in kendisiyle nasıl hesaplaştığını, Kendi dörtlüklerinden birinde en iyi şekilde görebiliriz. “Zahire bakanlar belki yanılır, - Kişiden sorulur, kişi tanılır,- Feylosof rıza’yım adım anılır,- Dünyada malım yok, adım anılır” bir başka dörtlükte de hesaplaşma görülüyor: “Hey Rıza başın secdeye koy da dinle- taşlar dile gelsin senin derdinle- efsane söyleyim ağla hem dinle- O şerefli mazi meğer masalmış”