Eylül- Ekim- Kasım ayları hazan mevsimidir. Birçok bitkinin yeşil yaprakları bu mevsimde sararıp gazel olarak toprağa dökülür ve ilk baharda yeniden yeşerecek olan bitkilere yeni bir can katar, dalından düştüğü bitkinin özünde sürekli olarak hep yaşar.
İnsanlarda böyledir. Doğar, yaşar, büyür ve sonunda toprak olup, maddesel varlıklarıyla toprağa biyolojik bir enerji katarlar. İnsanların maddesel yönleri böyleyken, bir de gönül yönleri vardır. İnsanların bedenleri elbette hazan yaprakları gibi toprağa karışacaktır, ancak; insanlar yaşarken geriye iyi bir şeyler, güzel anılar, yararlı yapıtlar bırakabilmişlerse o insanlar her zaman anılırlar. Gerçekte yaşamasalar bile sevenlerinin gönüllerinde yaşarlar.
Ekim ayının bu haftasında yaşam sürelerini tamamlayıp toprağa karışan, unutulmuş görünseler bile sevenlerinin yüreklerinde yaşayanlar var. Halk Ozanı Ali izzet Özkan, Avukat- Şair- Yazar Şemsi Belli, Şair- Yazar- Senarist Attila İlhan, Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat şakir Kabaağaçlı, Şair Cahit Sıtkı Tarancı, Romancı- Öykücü Fakir Baykurt yüreklerde yaşayanlardan yalnızca birkaçı. Hepsi kendi çabalarınca halka bir şeyler verdiler. Çevrelerini ışıtan mumlar gibi kendileri yanaken eridiler yine de çevrelerini ışıtmaktan geri kalmadılar.
Ali İzzet, halkın kendi diliyle türküler yaktı; halkın kendi sesiyle türküler söyledi. Âşık Veysel’in ildeşi olan Ali İzzet’ten geriye beş yüz kadar şiir ve türkü kaldı. Halkı şiir ve türküleriyle etkileyebildi; kimi zaman güldürdü, kimi zaman ağlattı ama hep ders verici oldu.
Doğunun kırsal kesiminden çıkıp bereketli Anadolu toprağına kökler atabilmeyi başarabilen Avukat- Yazar- Şair Şemsi Belli’de içimizden birisiydi. Yazılarında, şiirlerinde geri bırakılmış doğu toprağının insanlarını ve emeklerini savunmakla kalmamış; mahkemelerin duruşma salonlarında da savunmuştur. Önceleri sevi şiirleri yazan Şemsi Belli, sonradan toplumsal konulara yönelmiş, öncelikle doğu köylülerinin günlük yaşam ve sorunlarını dile getirerek kamunun dikkatlerine sunmuştur. Doğu insanı ağzıyla yazılmış bir çok şiirinin başında sonradan kitaplaşacak olan Anayaso şiiri dikkat çekicidir. 1969 seçimlerinde Sol bir partiden aday olmuşsa da seçilememiştir.
Şair- Yazar- Romancı ve Senarist olan Attila İlhan, on parmağında on hüner olan bir aydınımızdı. Beğenilsin beğenilmesin geriye 6 tane dizi film senaryosu bıraktı. Şiir ve roman ile söyleşi, deneme kitaplarının sayısı seksen kadardır. Yaşadığı sürece yeni sevgi anlayışıyla şiirde Maviciler ekolü içinde yer alarak Türk şiirine yeni bir soluk getirdi.
Halikarnas Balıkçısı olarak tanınıp bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı, sürgüne gönderildiği Bodrum’u aşırı sevip, sevdalanan bir sanat tarihçi- denemeci, öykücü ve romancıdır. Mavi Yolculuk’la başta Azra Erhat olmak üzere pek çok yazar ve sanatçıyı etkilemiştir. Geriye otuza yakın kitap bırakan Cevat Şakir, Akdeniz ve Bodrum’la özdeşleşmiş; gözlemlerini ve yaşadıklarını öykü ve romanlarında anlatmıştır. İnceleme yazıları ile görmemezlikten gelinen Anadolu kültürünü hep gündemde tutmuştur.
Fakir Baykurt, köyde doğup, köy enstitülerinin yetiştrdiği onlarca eğitimci yazardan birisidir. Köylerin ve köylülerin sorunlarını eğitimci gözüyle ele alarak roman ve öyküler yazmıştır. Deneme yazılarında da bu sorunlara dikkat çekerek gündeme getirdi. Öğretmenlerin örgütlenmesinde ön ayak olup, TMÖB başkanlığını yaparak eğitimcilerin sorunlarını gündeme getirmiştir. Son günlerini Almanya’da geçiren Fakir Baykurt, geriye onlarca kitap bırakmış ama şimdilerde merak edlip okunmayan yazarlar arasındadır.
Cahit Sıtkı Tarancı, Türk şiirinin çok çilesini çekerek Otuz Beş Yaş şiiriyle tanınmış bir şairimizdir. Gençliğe geçiş dönemimde en çok etkilendiğim şairler arasında cahit Sıtkı vardır. Şiirde hece ölçüsü gibi belli kalıpların dışına çıkabilmiş ve Türk şiirine yeni bir açılım getirmiştir. Döneminin en çok okunan şairlerindendi ve geriye dört şiir bir mektup kitabı bırakarak genç denilebilecek bir yaşta bu dünyadan ayrıldı.
İnsanlar geriye iyi şeyler bırakabildiklerinde gerçek insandırlar, toplum içinde gerçek bireydirler. Öldükten sonra iyi şeylerle, iyi anılarla anılırsak ne mutlu bizlere.