Son günlerde TBMM bir hoş oldu. Karateciler, yumrukçular, küfürbazlar meclis içinde cirit atıyorlar. Son yumruklama olayında başbakan, yumrukçu milletvekilinin arkasında olduğunu söyledi. Meclis içinde görmek istemediğimiz çirkinlikler normal mi karşılanmaya başlandı acaba? Aslında bu tür meclis kavgalarına ezelden beri alışkınızdır. Bu nasıl bir devlet ciddiyetidir? Doğrusu, bizler halk olarak anlamakta zorluk çekiyoruz. Burası, mahalle kahvesi ya da herhangi bir yer değil; milletin meclisi. Saldıranlar da saldırıya uğrayanlar da bu milleti temsil eden vekiller. Birisi kürsüye çıkıp anlatsa, diğer vekiller dinlese. İtirazı olan söz alıp konuşsa olmaz mı? Pekâlâ olur.
Demokratik bir düzen içinde demokratik meclisin çalışması bu şekilde olur. Demokratik düzenin demokratik meclisinde bu kurallara uyulmuyorsa despotluk ortaya çıkar ki “İlle de benim dediğim olur” diyenlerin önü açılır. Devlet yönetimi çocuk oyuncağı değildir. Devlet yönetimi; bilgi, birikim ve ciddi devlet anlayışı gerektirir. Aksi halde meclisin çalışıyor gözükmesi hiçbir şeyi değiştirmediği gibi hiçbir sorunu da çözmez.
Başta iktidar partisinin milletvekilleri olmak üzere meclis oturumlarına çok az milletvekilinin katıldığını ekranlardan izliyoruz. Bu halkın vekilleri bu halkı temsil etmek için seçilmişlerdir, aldıkları yüksek aylıklar halkın cebinden çıkmaktadır. Buna karşın çoğu vekillerimiz meclise “geçiyordum uğradım” hesabı ara sıra uğramaktalar. Üzülerek yazıyorum, hangi partinin milletvekili olursa olsun; böyle yapanlar, halkın alın terinden maaş alarak haramın daniskasını yiyorlar. Ve unutulmasın ki; milletin vekilliğini yapmak bütün halkın, bütün sorumluluğunu üstüne almayı gerektirir. Bu işler için “Devletin canı sağ olsun bu bize yeter” mi diyeceğiz?
***
Türkiye’de bir ilk daha yaşandı. Gazete manşetlerinde yer alan haberlerden bazıları şöyle: “Adalet Bakanı hakkındaki fezlekeler Adalet Bakanlığı’na gönderildi… İlk kez bir Adalet Bakanı için fezleke düzenlendi…” Son günlerin gazete manşetlerinden düşmeyen yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma gibi olaylar ortaya çıktığında; hükümet kanadından Bekir Bozdağ’ın adalet ve yargıya baskı yaptığı, yönlendirdiği falan gazetelerin manşet haberlerinde yer almıştı. Manşetlerin mürekkepleri kurumadan, aynı Bekir Bozdağ Adalet Bakanı oldu. Şimdi kendi hakkındaki fezlekeler Adalet Bakanı olarak kendisine geldi. Yani Adalet Bakanı Bozdağ, kendi hakkındaki fezlekelerin işleme konulabilmesi için izni ya da kararı kendisi verecek! Yeryüzünün en ilkel devletlerinde bile böyle bir uygulamanın olduğunu sanmıyorum. Türkiye’de ilk kez de olsa böyle bir uygulama oldu.
Fezleke denilen şey: bir tür suçlama tutanağıdır. Hakkında suçlama tutanağı olan kişi de; bu suçlamayı yargıya götürecek izni ya da kararı verecek kişi de aynı kişidir ve hakkında suçlama tutanağı olan kişi de şimdi Adalet Bakanıdır.
***
Son yıllarda çok konuşulan, ama hiç gündeme getirilmeyen bir ücret dengesizliği yaşanıyor. İki gün önce akademisyen arkadaşlar anlattılar ve acındılar. “Biz devletin üniversitesinde okumuşuz, devletin üniversitesine öğretim üyesi, doçent, profesör olmuşuz; bir hizmetli aylığı kadar aylık alıyoruz. Üstelik pek çoğumuz da sözleşmeli personel olarak görev yapıyor. Adalet bunun neresinde? Devlet üniversiteleri; başarılı öğretim üyelerinin, doçentlerinin, profesörlerinin özel üniversiteler tarafından seçilip alınmalarına bilerek göz yumuyorlar. Özel üniversiteler ise; aynı konumda olan öğretim elemanlarına çok daha fazla aylık ödüyorlar. Böylece devlete çalışan öğretim elemanının hakkıyla çalışmasının önü tıkanıyor. Öğretimde başarı ve kalite oranı da gözle görülür derecede düşüyor.” Bana anlatılanlara göre; durum bundan ibaret.
***
Emekli de acınıyor. Bugün sıradan bir SSK emeklisi ortalama 900 TL dolayında aylık alıyor. Normal yollardan emekli olmuş bir ilkokul öğretmeni emeklisi ise; aylık olarak 1500 TL dolayında alıyor. Eski emekli, yeni emekli artık fark etmiyor. Her ay ödenen faturalar can yakmaya başlamışken, iğneden ipliğe her şeye zam yağmuru yağıyorken bu koşullar altında emeklinin canı çıkıyor. Bu vatandaş nasıl geçinecek diye düşünen de yok. Eh, ne diyelim ki? Devletin canı sağ olsun.
Yazarla iletişim GSM. 05053214840