Bozkır ilçesinin, dağlar arasında kalmış, kuytu bir kasabasıdır. Yeni adı: Dereiçi, eski adı; yani bilinen adı, Gederet. Sarıoğlan-Hisarlık veya Bozkır-Üçpınar yol güzergâhından gidilebilir.
Bizler 23 Eylül 2001 günü Dereiçi Belediye Başkanlığı’nın daveti üzerine, on kişilik bir ekiple gitmiştik. Yolları dönemeçli, uçurumlu, olabildiğince vahşi doğanın olduğu; kayalarla, dağlarla çevrili Dereiçi ve çevresi. Ama yine de develerin geçtiği bir yol üstü yer. Motorlu taşıtların olmadığı dönemlerde bu yolların büyük bir önemi vardı.
Kasabanın kurulduğu yer düzlük. Dereye doğru indikçe vadiler, tepeler, kayalıklar başlıyor. Dere çevresi yeşillere bürünmüş, ağaçlık… Halkı yoksul. Hani “Eşekle eker, sıpayla çeker” derler ya…''
Bu köyden olan Öğretmen Ayvaz Bey; kasabanın tarihçesi hakkında şu kısa bilgileri veriyor bizlere.
“Gederet’in tam anlamını bilemiyoruz. Ancak, Osmanlı Devleti’nin Fetret Dönemi dediğimiz karışıklık döneminde Osmanlı’ya başkaldıran Celâliler ve Sipahiler buraya kaçıp sığınmışlar. Gözden uzak olan buralarda köy kurmuşlar. Köyün ilk kurulduğu yer: Eski Gederet dediğimiz, bugün kalıntıları kalmış yerdir. Alperenler dediğimiz gönül adamlarının da Anadolu köylerini kurmalarında rolleri büyüktür. Karşıdaki tepe kutsal kabul edilmekte. Her yıl eylülün ilk haftası bu tepede yemek yenilir, dilekler dilenir ve hoca uzun bir dua yapar. Böyle bir gelenek var burada.”
Rehberlerimiz önderliğinde kasabadan çıkıp dere boyunca yürüdükçe vahşi doğa tüm güzelliğiyle önümüze çıkıyor. Görenleri hayrete düşüren ve birazda ürküten kocaman, dimdik, uçurumlarla dolu kayalıklar… Kayalıkların böğürlerinde insanı ürküten, kaba-saba, ama geçitli, tünelli mağaralar. Altları uçurum. Her yer ayakaltında, her yer göz önünde. Daha yukarılara çıkıp kuzeydoğuya baktıkça Zengibar Kalesi’nin Hisarlık tarafındaki sur ve kule kalıntıları görülebiliyor.
Dere boyunca yürüdükçe, derenin hemen üstünde küçük bir kayaya oyulmuş, içi dört köşe olan bir mezar odacığı görülür. Burası uzun bir vadinin başlangıcıdır. Bu mezar odacığının düzgün kemerli bir kapısı var. Kapı kuzeyde. Kapının yanlarında, kareler içinde haç kabartmaları, insan figürleri bulunuyor bu mezarın hangi döneme ait olduğunu saptamak güç. Haç işaretlerine bakılırsa Roma, Bizans döneminin; geyik ve insan figürlerine bakılırsa daha eski dönemlerin. Belki Hititlerin!
Biraz daha yukarıda, derenin tam üstünde büyük bir mağaranın önüne duvar çekilmiş. Duvarın altı taş, üstleri kerpiç. Giriş kapısının yeri belli, ama yarısı yıkılmış. Duvar yıkıklarının arasında definecilerin kaçak olarak kazdıkları yerlerde Roma dönemi çanak çömlek parçaları görülüyor. Doğal olarak sağa sola dağılmış insan kemikleri de…
Burası küçük bir karakol kalesiymiş. Ama duvarın üst kısımları neden kerpiçlerden yapılmış anlayamadım doğru. Dere boyundaki su değirmenleri, kuraklıktan dolayı çalışmıyor.
Sonuç olarak; Buralarda küçük topluluklar Roma döneminde uzun süre yaşamışlar. Zaman- zaman karakol hizmeti yapmışlar, zaman- zaman Roma zulmünden kaçanlar buralara saklanmışlar.
Bolat Yaylası, Hadim ilçe sınırları içinde olmasına karşın Gederet’e çok yakındır. Bolat Yaylası’nda antik bir kentin kalıntıları vardır. Önemli bir tarihi olan Bolat Yaylası’nın karakol hizmetlerinden birini de Bu köyün karakol kalesi vermiştir.