BÖYLE Mİ OLACAKTIK?

Mehmet Gündoğdu

Bireysel olarak yapılan olumlu ya da olumsuz her işten bireyin kendisinin sorumlu olmasına karşın; son yıllarda dozu gittikçe artan ve şiddetin bile çok ötelerine götürülen vahşet toplumu olup çıktık. Taciz, tecavüz, şiddet, işkence ile öldürme, akla hayale gelmeyen dolandırıcılıklar, hırsızlıklar gibi olaylara öyle alıştık ki; birçoklarımız için bunlar sıradan adli olaylar haline gelmeye başladı. “İnsanlarda din iman kalmadı, bunlar kıyamet alâmeti, başımıza taş yağsa yeridir.” Diyenler çoğunlukta. Ama bu işlerin yapanların bazıları da “dinli- imanlı” görünüp ahlaksız olanlar! Oysaki sorunun özünde din falan değil; ahlaksızlık, vicdansızlık var. Ayrıca korkulardan dolayı güçlü görünmek de alışılagelmiş. Kırsal kültürle yetişmiş olanların çoğu “at, avrat, silah “diyerek; oğullarıyla, parasal güçleriyle ya da silahlarıyla övünerek “toplum içinde erkek olduklarına” inanırlar. Bunun yanında, ya çok eşlilikle ya da hovardalığıyla övünenler de az değildir. Oysa bunlarınki erkeklik de, insanlık da değildir. Genel olarak bizim Anadolu halkında bu düşünceler ağır basar ve böyle düşünmek de şiddeti getirir. Toplum büyük ölçüde bu dar çemberi kırmıştır. Ama geleneksel anlayışı bir anda değiştirmek kolay değildir. Sorun; insanca düşünüp, insan gibi davranamamaktadır. Henüz bir sevgi toplumu oluşturamadığımız için, toplumda sevgi değil korku kültürü ön plana çıktığından bu işler böyle oluyor. Korku şiddeti getirir, şiddet vahşeti çağırır.

 

Şu ya da bu nedenle toplum genelinde büyük bir doyumsuzluk yaşanıyor. Paraya, mala, mülke ve cinselliğe doymayanlar çok. Hele cinsellik, erkeklerde açlık haline gelmiş. Yirmi yaşındaki delikanlı da, yetmiş yaşında beli eğilmiş dedemiz de istek artırıcı ilaç, ot, çöp kullanıyor. Biyonik güçleriyle yetinmek yerine daha fazlasını bekleyenler korkunç bir açlık çekiyorlar. Tecavüzlerin, bütün pis işlerin ana nedenlerinden birisi, kapitalizmin getirdiği bu doyumsuzluklardır.

 

“Meslek erbabı kadın”lar ise ayrı bir dert olarak karşımızda duruyor. Hemen her ortamda müşteri arayan bu kadınlar her gün yakalanıp para cezasıyla salınıyorlar. Çünkü zina suç olmaktan çıkarıldı, elli lira idari para cezasıyla bu kadınlar kurtuluyorlar. Böyle olumsuzluklar hatta daha beterleri her toplumda olmakla birlikte, batı toplumları bu sorunları kolayca çözmüşler, ortalığa pislik saçan bataklıkları kurutmuşlar, ortamı düzeltmişlerdir. Batı toplumları ergenlik çağına gelen gençlere okullarda ciddi cinsellik bilgileri vermektedirler. Bu bilgilendirme, bizim belli başlı birkaç okulumuzda uygulandıysa da ciddiyet olmadığı için başarı sağlanamadı.

 

Yirmi- otuz yıl öncesinde yabancı basın yayın organlarından izleyip toplum olarak ürktüğümüz bir konu vardı: Batıda cinsel ilişki yaşı 13- 15 yaşa kadar inmişti. Biz bu gerçekten hareketle son derece ürküyorduk, ama önlem almadık, çözüm aramadık, bilgilendirme yapmadık. Şimdi de bu acı gerçeklerle yüz yüze geldik. Toplumumuz öyle hale getirildi ki eczanelerden doğum kontrolü ilaçları alan, gebelik testi alan yaşı çok küçük kızlara ve prezervatif alan oğlanlara rastlayabiliyoruz. Ne yazık ki işte ürktüğümüz gerçekler başımıza gelmeye başladı.

 

Herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Ancak bireylerin yaptıkları işler pislik saçıp iğrençliğe dönüşmüşse herkese de az çok bir sorumluluk düşer.