AYNI GÜNDE BEŞ YASA

Mehmet Gündoğdu

Tarihte 3 Mart 1924 günü Büyük Millet Meclisi’nden önemli yasalar çıkmıştı. Bu yasalar, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğine yön verecek olan beş yasadır. Aynı gün kabul edilen beş önemli yasadan birincisi; hilafetin kaldırılmasıdır. İkincisi; tevhidi tedrisat yani eğitim öğretimde birlik sağlanması yani milli eğitime geçilmesi. Üçüncüsü; Şerriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılıp yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kurulması. Dördüncüsü; Erkânı Harbiye Vekâleti’nin kaldırılıp Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’nın kurulması. Beşincisi de; Osmanlı Hanedanlarının ve halifeliği kaldırılan Abdülmecit Efendi’nin yurt dışına çıkarılmalarının kararlaştırılması.

 

Bu beş önemli yasanın kabulü bazılarınca çok tartışılmış, halende tartışılmaktadır. Bazıları İngilizlerin Lozan’da dayatmalarından dolayı hilafetin kaldırıldığını ya da Mustafa Kemal’in İngiliz hayranı olduğunu ve bu yüzden hilafetin kaldırıldığını söyleyip yazıyorlar. Herkes istediğini yazıp söyleyebilirse de tarihi olaylar yorumlanırken gerçekçi olmak ve belgeye dayanmak gerekli. Ancak her olayın ortaya çıktığı zamanı ve koşullardaki ortamı bilmeden, tanımadan birtakım yargılarda bulunmak son derece yanlış olur.

 

İslam dünyasında peygamber vekilliği olarak tanımlanan halifelik makamı, 1500’lü yıllarda Yavuz Sultan Selim’in Memlukları yenmesiyle Osmanlı’ya geçmiştir. Böylece Osmanlı padişahları kendilerini İslam dünyasının halifesi, dini lideri olarak ilan etmişlerdir. İlerleyen zaman içinde bazı İslam ülkeleri Osmanlı’nın halifeliğini tanımamışlar, kendi ülkelerinden halifeler çıkarıp İslam dünyasına ilan etmişlerdir. Böylece, İslam dünyasında birleştirici rol oynaması gereken halifelik tam tersine çok başlılığa ve bozgunculuğa dönüşmüştür. Bu çok başlılık hem dini yönden hem siyasi yönden birtakım karışıklıklar, ayaklanmalar, Arap milliyetçiliğinin kışkırtılması gibi olumsuzluklar ortaya çıkarmıştır.

 

Padişah Vahdettin yurt dışına çıktıktan sonra, halifelik makamı boş kalmasın diye 18 Kasım 1922 günü Abdülmecit Efendi halifeliğe seçildi. Abdülmecit Efendi, eski düzen yanlıları tarafından desteklenerek bazı siyasi olaylara karışmaya başladı. Aynen padişah gibi Cuma selamlığına çıkmaya, padişah gibi davranmaya başlayınca hükümet tarafından uyarıldıysa da bildiği gibi davranmayı sürdürdü. Hükümetin hilafet makamına ve Halife Abdülmecit Efendi’ye çok saygı göstermesine karşın; eski düzen yanlılarının pohpohlarıyla padişahlığa özenmiş, bildiriler sunmaya, siyasi konuşmalar yapmaya başlamıştı. Abdülmecit Efendi’nin bu davranışları bazı İslam ülkelerince hoş karşılanmamış ve çok başlılığa yol açarak tepkiler çekmişti. Hilafetin kaldırılmasındaki tek önemli neden de budur. Abdülmecit Efendi padişahlığa soyunmasaydı hilafet belki de kalkmayacak ya da daha uygun bir şekilde sürdürülecekti. Büyük Millet Meclisi, hilafetin ve halifeliğin kaldırılması hakkındaki yasayı kabul edip, Osmanlı hanedanı ile Abdülmecit Efendi’nin yurt dışına çıkartılmasını kararlaştırdı. Abdülmecit Efendi’nin cebine bir İsviçre pasaportu ve 1800 sterlin para konularak yurt dışına yolcu edildi.

 

Halifeliğin kaldırılması başlı başına bağımsız Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kurulmasına yol açtı. Ülke içinde hilafet boşluğu böylece doldurulmuş oldu. Bu yeni düzenlemelerle ordu ve bakanlık işbirliğiyle kısmen sivilleştirildi. Milli eğitime geçişle eğitim öğretim birliği sağlanarak hilafet ve vakıflara bağlı okullar kapatılıp yeni sistemle daha çağdaş eğitim öğretim verecek olan okullar açıldı. Hilafetin kaldırılması ile pek çok yenilik getirildi.

 

Aradan bunca yıl geçmesine karşın, bu konular üstüne tartışmalar sürüp gidiyor. Elbette ki tartışan tartışsın, ama her olayı o zamanın ve o günün koşulları dikkate alınmadan tartışılmasın.