AĞIT VE DESTAN SATICILARI…

Mehmet Gündoğdu

Türk yazılı ve sözlü edebiyatında ağıt ve destanların önemli bir yeri vardır. Yaklaşık iki yüz yıl öncesine kadar çoğu yazıya geçirilmemiş ağıt ve destanlar, halk içinde dilden dile, ağızdan ağza dolaşarak bu günlere gelebildiler. Yazı sanatının geliştiği, edebiyat türlerinin çoğaldığı ve görsel- işitsel iletişimin sınır tanımadığı günümüzde yeni ağıt ve destanlar ortaya çıkmasını engellemiştir. Bu yüzden sözlü ağıt ve destan hemen- hemen yok olmak üzeredir.

Osmanlı’nın son dönemlerinden 1970’li yılların sonuna doğru caddelerde sokaklarda ağıt ve destan satarlardı. Daha önceleri var mıydı bilmiyorum. Son iki- üç padişah dönemini görmüş eskilerin anlattıklarına göre; güzel ve yanık sesleriyle ağıt ve destan söyleyerek ellerindeki ağıt ve destan basılı kâğıtları satanlar varmış. Benim çocukluk yıllarımda da; güzel sesli satıcılar arada bir anons yapıp, ellerindeki ağıt ya da destanı okurlarken bir tomar ağıt veya destan basılı büyükçe Kâğıtları satarlardı. Satıcı, huni şeklindeki bir ses büyülten yardımıyla yanık bir sesle sattığı ağıt ve destanı okur, ara sıra da reklam anonsu yapardı. Daha sonraları bataryalı seyyar ses büyülten ile ağıt ve destanlar okunarak satılmaya başlanmıştır.

Bu ağıt ve destanları, adına âşık denilen kişiler yazarak basımevine satarlardı. Konya’da birkaç basımevinde basılarak satışa hazır edilirdi. Satıcılar da basımevinden satın aldıkları ağıt ve destan kâğıtlarını cadde ve sokakları dolaşarak satarlardı. Bu ağıt ve destanlar çok ilgi görür ve okunduktan sonra evlerin ya da gelin sandıklarının bir köşesinde saklanırlardı. Çoğu zaman, kadınlar kendi aralarında bu ağıt ve destanları yeniden okuyarak acı ve kederleri birbirleriyle paylaşırlardı. Bu ağıt ve destanlar okunurken çoğu kadınların duygulanıp ağladıklarını çok görmüşümdür.

Bu ağıt ve destanların konuları günün koşullarına göre değişiklik gösterirdi. Bu konular; gerçekten olmuş olaylar da, yazanın uydurduğu acıklı konular da olabilirdi. Osmanlı’nın son zamanlarında çok işlenen konuların başında savaşlar, manzum halk öyküleri, dinsel öyküler, ulusal konular, kahramanlık öyküleridir. Cumhuriyet sonrasında konular biraz değişmekle beraber özde halk öyküleri, savaş, kahramanlık, Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyetle ilgili düşündürücü ve acıklı konular ön plana çıkmıştır. Daha sonraları halkı daha çok etkileyen mucize öyküleri, aile içi geçimsizlikler, gelin kaynana kavgalarının gözyaşıyla biten öyküleri, pusularda öldürülenlerin ağıtları, adı efeye çıkmış eşkıya destanları, Kürt ayaklanması karşısında yakılan ağıtlar, manzum bal tefsirleri, manzum dualar… gibi konular ön palandadır.

İletişim teknolojisinin teknik gelişmelerinden dolayı, ağıt ve destanlar eski kabullerini kaybedince; bu kez türkü şarkı basılı kâğıtlar satılmaya başlanmıştır. Sonunda bu işlerden para kazanma yolları kapanınca, ağıt ve destan satıcıları tarih içinde anılara gömülmek zorunda kaldılar. Böylece bir meslek daha yok olarak unutulmuş oldu.

Türkiye'nin bazı kesimlerinde  ölenlerin ya da acıklı olayların arkasından ağıt ve destan yakma geleneği çok azda olsa sürekliliği olsa da yazıya geçirilenler çok azdır. Halk bilimcilerin alan çalışmaları yaparak ağıt ve destan derlemeleri yaparak yazıya geçirmeleri için en iyi kaynak Anadolu topraklarıdır.