Baştan şunu söyleyelim: Bu ülke demokratik, laik bir hukuk devleti. Kurulurken bu temeller üzerine kuruldu ancak uygulamada bu üç esastan sadece laiklik, o da Türkiye'ye ve cumhuriyeti kuran elitlerin istediği gibi ruhundan koparılmış bir şekilde uygulandı. Demokrasi askıda kaldı. Hukuk defalarca ayaklar altına alındı. Çünkü İslam'ı Osmanlı'nın yıkılışının sorumlusu olarak görüyorlardı ve devleti kurarken din, siyasi ve sosyal hayattan uzak tutulmaya, dönüştürülmeye çalışıldı. O dönem muhalif olan bir çok paşanın ve devlet adamının hatıratlarında yönetici elitin dine ve İslam'a yaklaşımı açıkça anlatılıyor. Sultan Ahmet Camisi'ni resim galerisine çevirip, ışık almıyor diye o güzelim kubbesine delikler açılmasını teklif edecek cesareti nereden buldular zannediyorsunuz. Ezanın Türkçe okutulması, Kuran öğretiminin ve bulundurulmasının yasaklanması da önemli örnekler.
Tabi bu anlattıklarım cumhuriyetin kurulmasının sonucu değil. Bunlar cumhuriyeti Kemalizm adı verilen katı, Mustafa Kemal'i ideolojinin ötesinde ilah ya da peygamber gibi gören zihniyetin yönetmesinin sonucu. Kemalizm halkı aşağı gören ve jakoben bir anlayışla eğittiğini zanneden uygulamalarıyla milletten uzaklaştı ama Kemalistler için milletin bir önemi yoktu. Sözde modernleştirdikleri elit bir kitle ile sadece yönetilmeyi hak eden milleti yönetmek onlar için yeterliydi. Bu yüzden Atatürkçülük adı altında o katı ideolojileri olan Kemalizm'den hiç taviz vermediler. Muhafazakar ve milliyetçilerin devlet kadrolarından uzak tutulması, aynı halk kesimlerine eğitim imkanlarının verilmemesi, başörtüsü yasakları hep bu amaca yönelik baskı uygulamalarıydı. Çünkü milletin önü açıldığında güçlerinin ellerinden gideceğini biliyorlardı.
Ve bu yüzden 15 yıldır; "Hükümet irticacıların eline geçti, Çankaya'ya başörtülü çıktı, yargı gitti, orduyu kaybettik" diye açıkça söylemekten geri durmadılar. "Laiklik elden gidiyor" derken aslında devletin imkanlarının ellerinden gittiğini söylüyorlardı.
Ve şimdi de hükümet, devletin bir bürokratına hem de üst düzey bir bürokratına, müftüye nikah kıyma yetkisi veriyor. Kemalist ve bir kısım Atatürk Milliyetçileri hemen saldırıya geçti. Çünkü bunun neden yapıldığını anlamaya çalışmaya hiç gerek yok. Onlar için dinle ilgili hiçbir şeyin devlet işlerinin yakınından geçmemesi gerekiyor. Meral Akşener'in paylaşımını gördüm. "Asil Türk kadını, bu uygulamaya izin vermeyecektir" diyor. Bu cümleden yukarıda yazdığım, millete tepeden bakan zihniyetle ilgili yazdıklarımın ne kadar doğru olduğunu anlamışsınızdır.
Sorularla bitilerim:
-Resmi nikahın yanında imam nikahı kıyanlar "asil" Türk kadını değil mi?
-Müftü devletin bir memuru değil mi?
-Diyanet İşleri Başkanlığı bu devletin bir kurumu değil mi?
-Dahası "kullanmaktan" bıkmadığınız Mustafa Kemal'in kurduğu bir kurum değil mi?
-Madem laiklik istiyorsunuz, devletin diyanet diye bir kurumu olmasına neden karşı çıkmıyorsunuz?
-İmam nikahları ile yaşayan insanların, verilecek bu resmi nikah yetkisiyle devletin kontrolü altına girecek olmasını göremiyor musunuz?
-Türkiye'de resmi nikahla birlikte imam nikahı yaptıran insanların oranı yüzde 93. Bu insanlara sordun mu bu uygulamaya nasıl baktıklarını?
Daha soru çok ama boşverin. Bu zihniyeti iyi tanıyoruz. Bütün dertleri rant ve bu rantı 2019 seçimlerinde tekrar ele geçirme umudu. Kemalistler, Solcular, HDP/PKK'lılar ve milliyetçilerin içindeki muhalif ve seküler gençleri Atatürk ve Laiklik üzerinden mobilize edip muhafazakar iktidarı devirme derdindeler.
Yemezler. Bu millet artık yemiyor. 15 yıldır ve en son 15 Temmuz'da yaptıklarından ve sizi seçmemesinden, milletten ne kadar uzak olduğunuzu hala anlamak istemiyorsunuz. Aslında iyi de yapıyorsunuz. Umarım iktidarın i'sini bile görmezsiniz.