Anayasa değişikliğiyle ilgili paketin halkın önüne gitmemesi için her türlü engellemeyi yapan, kavga çıkaran, seçim kazanamamakla ünlü CHP ve yönetiminin sonradan hayır çıkma ihtimalini düşünerek, taktik değiştirip anayasa mahkemesine bile gitmediğini belirtmiştim. Ne kadar vahim bir demokrasi tablosu değil mi? Halkın destek verme ihtimali varsa seçim çalışması yapıp “hayır çıkacak, halkımız en doğrusunu bilir” derken; oylar rakip partiye gittiğinde “cahil, makarnacı, sorgulamadan kabul eden sürüler” oluveriyor.
Şimdi ilk ihtimal yani referandumdan hayır çıkma ihtimali üzerine bir strateji izleyen hayır cephesi neler yapıyor, bakalım.
CHP öncelikle din ve dindarlık karşıtı söylemini, geçici olarak terk etti. Milletvekilleri, başörtülülere destek mesajları verirken, Filistin’de susturulan ezanlar için twit atarken Kılıçdaroğlu da bir Kemalist tarafından tartaklanan başörtülü kızın ailesini ziyarete gidiyor. Bunlar basit taktikler. Ak Parti’yi din istismarcısı olmakla suçlayan CHP, asıl böyle yaparak halkın duygularını istismar ediyor. Bir kişi eğer yaşamı boyunca dindar ise onun dindarlığının siyasi alanda görünmesine din tüccarlığı denemez. Eğer dindar değil de oy için öyle görünüyorsa işte o zaman din tacirliği hatta riyakarlık söz konusudur.
Bir taraftan bunları yaparken bir yandan da halkın kafasının karışık olmasını kullanıyorlar. En önemli argüman ise;“tek adamlık geliyor”. Özellikle gençlerde korku oluşturmaya çalışıyorlar. Erdoğan’ın kendisi için bu sistemi getirdiğini, yargıyı da kendisine bağlayacağını, Meclis’in etkisizleşeceğini söylüyorlar. Hepsi yanıltmadan ibaret.
Bir kere bunlar gerçek olsa MHP destek vermez. Çünkü kendi partisini yok etme anlamına gelir. İkincisi Erdoğan’ın kendisi için bunu yaptığı. Bu da saçmalık. Erdoğan zaten girdiği her seçimi kazanmış, bundan sonra da bu muhalefet ile kazanması kaçınılmaz. Resmi ya da fiili istediği siyaseti de yapıyor. Bu durumda neden yapsın değişikliği? Tek bir amacı var. Kendisinden sonra iki başlı sistemde anlaşmazlık olursa ülkenin kaosa sürüklenme ihtimalini ortadan kaldırmak. Karizmatik liderliği sayesinde 15 yıldır başbakan ve cumhurbaşkanı arasında büyük kavgalar çıkmadı ama bundan sonra bu tehlike her an ortaya çıkabilir.
Bununla bağlantılı olarak “başkanlığın babadan oğula geçeceği” yalanını söylüyorlar. Diğer yalanlara bakalım: “Atatürk Cumhuriyeti yok olacak. Devlet opera ve balesi Diyanet’e bağlanacak. Delinin biri başkan olacak, tüm ülkeyi ele geçirip, savaşa sokacak falan filan”. Halka “bidon kafalı” diyen Bekir Coşkun gibiler, “evet diyenler G.t kılıdır” diyecek kadar ahlaksızlaşmaktan da geri durmuyor.
Yahu seçim olan, demokrasiyi tam anlamıyla olmasa da büyük ölçüde hazmetmiş, seçtiği insanlara ve Meclis’e sahip çıkmak için tankların önüne çıkan bir halk bunu kabul eder mi? Bu nasıl bir saçmalık? Bu propaganda ile halka, yargıdaki hakimlere, milletvekillerine, muhalefete yani kendilerine de hakaret ediyorlar. Erdoğan’ın atadığı anayasa mahkemesi üyeleri Can Dündar’ı serbest bırakmadı mı? Demek ki herkes tek kişinin ağzına bakmıyor bu ülkede.
Maalesef bunlardan etkilenen önemli bir kitle var Türkiye’de. Özellikle gençlerin kafası karışık. Ve Ak Parti teşkilatları çalışmıyor. Gelecek yazımızda da bu konuya değinelim inşallah.