Tam bir yıl önce, yüzyılın ihanetine tanık olduk. Örgütün özelliklerine baktığımızda bu topraklarda görülen en tehlikeli ve profesyonel yapılardan biriyle karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Devletin içine 40 yıldır sızmış, bunun için son derece açık bir alan olan ve insanların mağduriyetlerinin hat safhada olduğu din maskesini takmış, yabancı istihbarat servisleriyle birlikte çalışan bir örgüt. İstihbarat tekniklerini, hücre yapılanmalarını çok iyi uygulayan, tabanını normal halktan seçen ve onlara "hizmet" yaptıklarını zannettirerek ajanlık yaptıran bir örgüt.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çok şükür ki 2010 yılındaki referandum sonrası hemen harekete geçip yavaş yavaş bu hain örgütün kendini ifşa etmesini sağladı. Üzerlerine gittikçe kızıp gerçek yüzlerini gösterdiler. MİT krizi, dersaneler, Gezi ve 17 Aralık derken Fethullah denen adını hak etmeyen alçak, darbeye kadar götürdü ihanetini. İki sebeple yaptı bunu: Birincisi örgütün çökeceğini görmesi, ikincisi ise kripto adamları daha uzun yıllar açığa çıkmayacak olmasına rağmen sözde "kainat imamlığını" gebermeden görmek istedi.
Ordudaki adamlarına operasyon yapılacakken düğmeye bastılar. Bir helikopter pilotunun ihbarı sayesinde MİT tarafından önlem alındı ve darbenin saati ve yönü değiştirildi. Bir çok etken bu darbenin başarılı olmasını önledi ama en önemlisi halkın sokağa dökülmesi ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın kararlı bir şekilde halkın ön safında savaşmasıydı.
Tabi bunlar beşeri nedenler. Allah'ın planlarını bozduğunu en başa koymak gerek.
Şimdi birileri bu hain girişimi ve halkın ŞANLI direnişini küçümsemeye, yok saymaya, kontrollü darbe demeye çalışıyor. Öncelikle şunu söyleyelim: Evet; bu darbe girişimi kontrol edilmeye çalışıldı çünkü önlenemezdi. Yüzyılın ihanetini yapan bu kanser hücresinin temizlenmesi için hastalık belirtilerinin tam olarak ortaya çıkması gerekiyordu. Yoksa koskoca devletin darbe yapmaya niyetlendiklerini bilmemesine imkan yok. Darbenin başlamasını değil ama devam etmesini önlemek mümkündü ve öyle yaptılar. Çünkü örgüt son kozu olan darbe yapmayı kafasına sokmuştu. Zaten Gazeteci Fuat Uğur'un 15 Temmuz'dan 3 ay kadar önce yazdığı "tavuk tarda sayılır" başlıklı yazısı devletin örgütün her adımından haberdar olduğunun bir göstergesi sayılabilir.
Kontrollü darbe diyenlerin niyeti başka. Ohal ile devletin fetö ve diğer kanserli hücrelerden temizlenmesi işletme gelmiyor. Çünkü özellikle CHP yönetimi hem fetö hem de sol örgütlerle maalesef iç içe geçmiş durumda. Darbe gecesi havaalanındaki tankların önünden rahatça çıkıp gitmesi bir suçun delilidir.
Gazeteci Nihat Genç geçtiğimiz günlerde çok sağlam bir yazı yazdı. Artık bu kontrollü darbe safsatası onun gibi muhalifleri bile çileden çıkardı.
Her taraftan saldırı altındayız. Teröre her gün şehit verirken, fetö "hero" tişörtleriyle halkın damarına basarken bir de içteki bu ihanete varan seviyesiz muhalefet halkın gerçekten çok geriyor. 15 Temmuz'da sokaklardaki her görüşten milyonlar bunun ispatıdır. Halkın mesajını iyi algılamak gerekiyor. Algılamayan bu destan yazan halkın sandıkta yine tokadını yer.