AK PARTİ’DE “TEMİZLİK” OLACAK MI?

Prof.Dr. Mahmut TEKİN

Ortalık karışık. Referandumda “hayır” oylarının yüzde 49’u bulması, 2019 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine kadar siyasi gündemi sıcak tutmaya devam edecek. Ortalığı karıştıran işte bu rakamın büyüklüğü. Aslında Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu seçimde de tablo aynıydı. Yine MHP’lilerin bir kısmı Erdoğan’ı tercih etmiş, bir kısmı da zoraki de olsa, Erdoğan düşmanlığından dolayı Ekmeleddin’e oy vermişti. Referandum ile Cumhurbaşkanı seçimi çok farklı olmayacak.

Soru şu: İnsanlar partisiyle, cumhurbaşkanı adayı arasında oy ayrımı yapacak mı? Tabi ki yapacak. İki seçim bir arada olacağı için büyük çoğunluk hem partisine hem de partisinin cumhurbaşkanı adayına oy verecek. Bu durumda ilk turda Erdoğan da seçilemeyebilir. Çünkü Ak Parti’nin oyu kendi başına yüzde 50’ye ulaşmıyor. Mutlaka muhafazakar MHP’liler ve Kürtlerin oyuna ihtiyacı var. Bu durumda ikinci tur öncesi, bu iki kitleyi kim kazanırsa hükümeti o kuracak. Tabi bazı bakanlıklar da burada paylaşılabilecek.

İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. Kendi tabanınızı sıkı tutmanız gerektiği gibi karşı bloktan da oy almanız şart. Erdoğan sevgisinden dolayı yüzde 40-42 arası koşulsuz Ak Parti’ye oy veren bir kitle var. Partinin oyunu yüzde 50’lere çıkaran ise sorgulayan, kafasındaki soru işaretlerinin giderilmesini isteyen seçmen. Bu seçmen şu an referandumda koşullu bir destek vermiş gibi görünüyor. Parti yönetiminde, teşkilatlarda ve belediyelerde maddiyatçı bir yozlaşma olduğunu, FETÖ ile mücadelenin içerde yapılmadığını düşünüyorlar. Bu yüzden “temizlik” bekliyorlar. En basit yaklaşımla “bu namussuz örgüt her yere sızmış da Ak Parti’ye mi sızmamış” diyorlar. Haklılar.

Ak Parti’de tabi ki FETÖ ile iç içe geçmiş ya da mücadeleye özen göstermemiş yöneticiler var. Öncelikle şunu belirteyim: Ak Parti’de CHP’nin iddia ettiği gibi öyle 50 tane falan Bylock’çu milletvekili olduğuna inanmıyorum. Eğer sayı bu kadar yüksek olsa, bütün derdi Erdoğan’ı devirip hapse atmak olan bu örgüt, anayasa değişikliğinin referanduma gitmesini engeller ya da hükümeti düşürürlerdi. FETÖ’ye Bylock kullanacak kadar bağlı olan birinin bunları yapmadan şu saate kadar kripto olarak kalmasının hiçbir makul açıklaması yok. Diğer yandan bürokraside, belediyelerde, teşkilatlarda iç içelik yüzünden temizlik yapılması şart. Bu kadroların neredeyse tamamının Ahmet Davutoğlu’nun ekipleri olduğu algısı da rahatsızlığın bir diğer kaynağı. Özellikle referandum sürecinde Davutoğlu’nun kampanyaya destek vermemesi bu rahatsızlığı daha arttırmış görünüyor.

Referandum sonrası sosyal medya üzerinden görünür hale gelen parti içi kavga tam bir savaşa döndü. Ahmet Davutoğlu’nun görevi bırakması için kullanılan ve Cem Küçük, Cemil Barlas gibi gazetecilerden oluştuğu iddia edilen “Pelikan Ekibi”, partide, özellikle sosyal medyayı iyi kullanan gençlik teşkilatlarında büyük rahatsızlığa neden oldu. Bu ekibin Erdoğan’dan güç aldıklarını söylemeleri ve herkesi tehdit etmeleri nedeniyle Ak Parti’nin vitrininden uzaklaştırılması isteniyor.

Sonuç olarak öngörüm şöyle: Ak Parti’de yozlaşma konusu bir şekilde yeni kadrolar ve imaj çalışmasıyla düzeltilebilir ancak FETÖ konusunda beklendiği gibi görevden alınıp hapse atılacak yüzlerce isim olmasını beklemeyin. Eğer bu adamlar terör örgütü üyesi olsaydı zaten devlet gereğini yapardı ama amcası, dayısı, ablası bulaşmış olan partililer olsa olsa uzaklaştırılırlar. Bir de işin realite boyutu var. Eğer sosyal medyada yazıldığı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, her sesi çıkanı, yanlış yapanı partiden kovsaydı yanında kimse kalmazdı. Siyasette düşman cepheyi büyütmemek de önemli bir kuraldır.

Umarız, Türkiye’ye çok şey katan, bu milletin başı dik gezmesini sağlayan Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti, halkın beklentileriyle siyasi gerçekleri makul şekilde bir araya getirerek yeni bir heyecanla ülkenin yarınlarını kurmaya devam eder. Bekleyelim, görelim inşallah.