Duygusal yeme bozukluğuna sahip olanlar, genellikle hayatlarını sürekli yemek yeme ihtiyacı içersinde geçirmektedir. Bu ihtiyacın ortaya çıkardığı istek ve istek sonrasında gelen suçluluk duygusu oluşturur. Yaşanan bu suçluluk hissi tekrar yeme isteği yaratan bir kısır döngü olarak kişiye geri dönmektedir. Yemek yeme ile sağlanan rahatlama hissi, bir süre sonra olumsuz duyguları ve yemek yemeyi tetikleyen bir uyarana dönüşür.
Bu hastalıkta kişi olumsuz duygu hissettiği zamanlarda yemek yemeye koşullanır. Önceleri sadece iyi geldiği düşünülerek yapılmış olsa da daha sonra iyi hissetmek için yemeğe başvurma şekline dönüşebilir. Kişinin baş edemediği üzüntü, kaygı, stres, travma gibi durumlarda savunma mekanizmasını yemek yiyerek oluşturması da diyebiliriz. Bu durum bir açlık hissine bağlı olmaksızın duygusal durumlara binaen ortaya çıkmaktadır. Az zaman aralıklarıyla sık yemek yemek, yemekleri gizlenerek yemek, olumsuz duygulardan sonra yemek yemek istemek, duygular bastırıldığı için yememeye yönelmek gibi birçok nedeni olmaktadır.
Yapılan araştırmalar, beslenme ve beslenme biçiminin psikolojik anlamda ve davranışları özelinde de etkilediği gerçeğini ortaya koymuştur.
Tüketilen besinler vücudun temel enerji gereksinimini sağlamakla birlikte birçok beyin fonksiyonunu da etkilemektedir. Vücutta besin ögelerinin eksik olması sadece bilişsel fonksiyonlarda zayıflama ve depresif ruh haline yol açmakla kalmayıp, saldırgan davranışların sergilenmesinde, tahammül seviyesinin düşmesinde de etkili olduğu bilinmektedir. Aynı durum fazla yemek yemek içinde geçerli olabilmektedir…
Duygusal yemek yeme bozukluğu tedavisi olan bir durumdur. Sıkı bir bireysel takip ve diyetisyen eşliğinde bir psikoterapi sürecine girilmesi olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.
Sevgilerimle…