Kalkınma ve devletin yeniden yapılanması-5

Kemal Altınışık

Siyasi partiler programlarda A’dan Z’ ye her konuya değinirler. Gerçekten üzerinde durulması gereken çok sayıda konu ve bir o kadar da sorunlar bulunmaktadır. Burada siyasiler gibi, gerçekçi çözüm önerileri getirmeden sorunlar sayıp dökmek yerine, günümüz dünyasında ülke kalkınmasına esas teşkil eden “Hukuk Bağlamında Demokratikleşme, Kalkınma, Üretim ve Yatırım” konusu üzerinde durmak gerekir. Bir ülkenin kalkınmasında, toplumun sahip olduğu mal ve hizmetlerin toplamına karşı gelen gelişmişlik düzeyi, kurumların ve hizmetlerin toplum yararına kullanımı, bireylerin sosyal, kültürel, siyasi yaşam kalitesi ve refah seviyesinin artırılmasını öngörmektedir. Bu gerekli yiyecek, barınma, sağlık, güvenlik, eğitim ve iş imkânları, insani değerlere verilen önem ve özgürlükleri de kapsar. Esas olarak kalkınma hamlesinin başlangıç noktası gelir odaklı olup, bu hamlenin sürdürülebilir kalkınmaya doğru evrimleşmesi için, hukuk sisteminin rasyonel biçimde uygulanması gerekir. Çünkü kalkınmanın refah seviyesini artırması ve topluma yayılmasını sağlayan en önemli faktör hukuktur. Diğer bir ifadeyle hukuk kalkınmanın anayasası ve tamamlayıcısıdır. Ekonomik oluşumu şekillendiren hukuk, sistem içinde bulunan ekonomikaktörlerin konumunu ve rolünü belirleyen ve yönlendiren, çok sayıda kanun, kararname, yönetmelik ve talimatname gibi kurallar silsilesini kapsar. Hukuk kurallarının ekonomik düzenin bir fonksiyonu olması nedeniyle, hukuki temellere dayanmayan hiçbir ekonomik girişim, başarılı olamaz. Ayrıca kalkınma, toplumun kurum ve kuruluşlarının kültür değerleriyle de doğrudan ilişkilidir. Kurumlar, kuruluşlar ve teknoloji, kültürün matrix ögesidir. Zira toplumun değer yargılarıyla çelişen bir kuralın uygulama şansı mümkün değildir. Kalkınma için, sadece ekonomik faaliyetlerin yeterli olmadığı, yüksek demokrasi standardı, hukukun üstünlüğüdolayısıyla yasalar karşısında eşitlik ilkesi, yargı denetimi, istikrar ve evrensel değerler ekonomiye güven kazandırır. Bu kriterlerin toplamı hukuk devleti kavramını oluşturur. Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde ölçümlemeye dâhil edilen 126 ülke arasında Türkiye 109. sırada, hükümetin gücünün sınırlandırılması ilkesi sıralamasında 123. ve temel hakların değerlendirilmesi ilkesinde ise 122. sırada yer almaktadır. Buradan şu sonuç, rahatlıkla söylenebilir. Kalkınma olması için yatırım gerekir. Türkiye’de iç ve dış yatırımcının yatırım yapması için önce “Hukuk Devleti Kavramı”,na istikrara, büyüme performansına ve ekonomiye güven duyması gerekir. Hiçbir siyasi mülahazada bulunmaksızın, Ülkeyi bu durumda görmek şüphesiz herkesi üzüyor. İyi planlanamayan ve değerlendirilemeyen imkânlar maalesef ülkeyi bu duruma getirdi. Demokratik yollarla hangi siyasi düşünce iktidara gelirse gelsin, saygıyla karşılamak ve ülkenin birlik beraberlik içinde, kuvvetler ayrılığı esasına ve hukukun üstünlüğüprensibine dayanan; yargının tarafsız ve bağımsızlığı ile hukuk güvenliğinin en üst düzeyde sağlandığı; katılımcı ve çoğulcu demokrasinin hâkim olduğu; uluslararası sözleşmeler ve evrensel değerler çerçevesinde temel insan hakları ile basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin garanti altına alındığı; şiddet, korku, baskı, ötekileştirme, ayrıştırma ve ayrımcılığın yaşanmadığı; hukuka bağlı, vatandaş odaklı, katılımcı, tarafsız, saydam, hesap verebilir, denetlenebilir, etkili ve verimli bir devlet yönetiminin hayata geçirildiği; herkesin insan onuruna yaraşır yaşam ve refah standartlarına ulaştığı; gençlerimizin geleceğe umutla baktığı, milletimizin barış ve huzur içinde yaşayacağı, saygın ve güçlü bir Türkiye idealini gerçekleştirmek, Türk Milleti’nin amacı haline getirilmelidir. İPEK ve İÇPEK’in görevleri dikkate alınırsa hızlı ve stratejik bir kalkınmanın gerçekleşmesi ve hedeflere ulaşılmasının kolayca mümkün olacağı görülür. Ancak İPEK ve İÇPEK’in verilen görevleri yerine getirebilmesi için ülkede hukuk normlarının işlemesi gerekir. Yatırımın Ana yasası hukuktur. Bu nedenle, bu yazının son bölümünde özellikle yatırım ve üretimin hukukla ilişkisine kısaca değindim. İnşallah ilerdeki yazılarımda enerji, tarım, Savunma sanayi ve Özelleştirme programlarına değinip, konuya ilişkin düşüncelerimi yazacağım. Ancak şu kadarını söylemek gerekirse enerji, tarım, Savunma sanayi ve Özelleştirmekonuları tamamen yeni baştan ele alınarak yeniden değerlendirilmeli, ivedi ve rasyonel biçimde İPEKO ve İÇPEKO içinde konuya ilişkin yeni ve fizıbl programlar geliştirilmelidir. Burada savunma sanayi ile Ar-Ge ve inovasyon konusu ayrıcalığı olan konulardandır. Türkiye’nin coğrafi konumu dikkate alınırsa Ülkenin bekası Savunma Sanayi’ye bağlıdır. Bu bölgede güçlü ve caydırıcı özelliği olan bir Türkiye’ye çok büyük ihtiyaç vardır. Savunma Sanayi alanında son 10 yılda çok başarılı ve takdire şayan çalışmalar yapıldı. Bu güne kadar yapılan çalışmaların üzerine Cumhuriyetin 125. yılı olan 2048 yılı için savunma sanayi alanında başlatılan ve devam eden projeler, katiyetle kesintisiz desteklenmeli, 2030 ve 2048 yılı için yeni ürünler ve ileri teknolojilerle ilgili projeler ivedilikle başlatılmalıdır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.