(Gerçek bir yaşam öyküsü)
Orta Toroslarda, ıssız ve doğa harikası bir coğrafyada hayata gözlerini açan yazar E. Hâkim Mehmet Emin ÖZTAŞ ‘ın anılarından kesitlerin yer aldığı bu otobiyografik kitabı büyük bir heyecanla okudum. Kitap doğup büyüdüğüm toprakların acımasız ve zor koşullarının hikâyesiydi, çocukluğuma gittim.
Hiçbirimizin doğduğu coğrafyayı önceden bilme ve tercih etme hakkı yoktur, ancak coğrafya içerisinde yaşayanları şekillendir. Yazarın çocukluğunun ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Orta Toroslar’ın doğasının zenginliği ile bilinmesine rağmen, en büyük zorluğu tarıma elverişli arazilerinin oldukça kıt olmasıdır. Bölge ulu ceviz, çınar ve kavak ağaçlarının bulunduğu derin vadilerle çam, ladin ve meşe ormanları ile kaplı haşmetli dağlardan meydana gelir.
1950-70’ li yıllar bu bölgenin yokluğu ve çaresizliği çok derinden hissettiği yıllardır. Bölge erkeklerinin geride karlı dağlarda eşlerini ve çocuklarını, yakınlarını bırakarak 7-8 ay gibi uzun bir süre Aydın’a (İzmir) amele olarak çalışmak için gittiği acılı yıllar olarak bilinir. Yazarın babası Yusuf Ağa’da bunlardan biridir, ancak Yusuf Ağa her koşulda çocuğunu okutmak, kendi kötü talihini yaşamaması için elinden geleni yapmak için yemin etmiş, kendi kendine söz vermiştir. Ancak bölgede yaşayan her baba gibi yoksulluğun kıskacındadır.
Dönem 60 ihtilalinin yapıldığı günlerde köye yedek subay öğretmen olarak gelen Halil İbrahim öğretmen (Köylünün deyişiyle Afyonlu öğretmen) köyün makûs talihini değiştirmek için büyük gayret gösterecektir. Yazarın ilkokulu bitirdiği yıl tayinle İzmir’in Bayındır ilçesine giden Halil İbrahim öğretmen en zeki ve gelecek vaat eden öğrencisinin eğitimine yanında devam etmesini ister. Aksi takdirde büyük gelecek gördüğü bu öğrencinin hiçbir şekilde eğitimine devam etmesi mümkün değildir. Genç öğretmen ve ilk defa köyünü eğitim için terk eden çocuğun ilginç hikâyesi bin bir zorlukla devam edecektir.
Yazar tamamen yabancı olduğu farklı bir dünyada Türkçe öğretmeni fedakâr Tomris öğretmenle karşılaşacaktır. Tomris öğretmen adeta koruyucu bir melek gibi bu evinden uzak öğrenciyi koruyup kollayacaktır. Yıllar sonra İzmir Adliye’sinde genç bir hâkim adayı olarak o güne kadar haber alamadığı öğretmenleri Halil İbrahim ve Tomris öğretmenle karşılaşması gerçek anlamda duygusal anların yaşanmasına neden olacaktır.
Yazar, zorlu ortaokul, yatılı öğretmen okulu yıllarından sonra 17 yaşında yolu ve okulu olmayan Orta Toroslar’ın ıssız bir köyüne atanır. Devletin yalnızca vergi ve askerlik için hatırladığı bu köyün ilk öğretmenidir, köyde okul binası ve ilkokulu bitiren hiç kimse yoktur. Okula kayıt ettiği öğrencilerin bir kısmı ile yaşıttır. Bu zorlu yıllarda üniversite sınavına girerek hukuk fakültesini kazanan yazar, dışardan Hukuk Fakültesini bitirmek için lamba ışığında yıllarını harcar. Bu yıllarda doğduğu köye öğretmen olarak döner ve Prof. Raçinski gibi köyündeki yetenekli öğrencilerini eğiterek yatılı okullara gönderir. Bu öğrencilerden bazıları ile yıllar sonra dönemin öğretmenleri, Profesörleri, Emniyet Müdürü ve üst düzey yöneticiler olarak karşılaşacaktır.
Terörün en yaygın olduğu dönemde Şırnak Askerlik Şubesi Başkanı olarak askerliğini yapan yazarın bölgenin çetin koşulları içerisinde nasıl bir yaşam alanı yarattığına tanık oluyoruz. Yer yer bölgenin güç sahibi ağaları ve Şerafettin Elçi gibi politikacıları ile diyaloglarından kesitler görüyoruz. Yazarı bu dönemde Uludere’den Zap suyuna kadar olan bölgenin geçit vermeyen dağlarında ve deri vadilerinde bir avcı ve doğasever olarak dolaşırken görüyoruz.
Hakimliğinin ilk yıllarında Tapulama Hakimi olarak Hınıs, Karayazı, Karlıova’da çalışan yazarı, baharda Bingöl Dağları’ nda keşif yaparken, çiçekleri incelerken, bir çadırda güneşin doğuşunu seyrederken, derelerde balık tutarken bölge halkı ile yaşadığı ilginç olayla tanık oluyoruz.
Terörün en şiddetli olduğu yıllarında (70’li yılların sonları) bir keşif hâkimi olarak Güneydoğu’da Halfeti’de çalışmanın zorluklarını hissediyoruz. Keşif için gidilen böyle bir günde akşam olup hala dönemediğinizde ilçenin güvenlik güçlerinin sizin hayatınızdan ümidi kestiği anda bölgeden sağ salim dönüşünüzün çevrenizdekileri nasıl sevince boğduğunu hissedeceksiniz.
Kitapta bir hâkimin Hınıs’tan başlayıp İstanbul Anadolu Adliyesi’nde sonlanan meslek hayatında karşılaştığı traji-komik çok sayıda olayı kendi ağzından tebessüm ederek izleyeceksiniz.
Doğup büyüdüğü, çocukluk ve gençliğinin ilk yıllarını geçirdiği topraklara olan hasret, sevgi ve hizmet duygusunu her satırında hissedeceğiniz bu kitapta bölgenin doğal güzellikleri, hikâyelere konu olan mekân ve yerler okuyuculara fotoğraf olarak verilmiştir. Bölgenin tarihsel geçmişini geçmişten günümüze tarihi belgelere dayalı olarak bir hâkim titizliği ile inceleyerek kayıtlara geçirmeye çalışmıştır.