Bugün yazımın başlığı yaz gazeteci. Uzun süredir yazı yazmıyordum. Aslında yazmayı da pek düşünmüyordum ama artık yazma zamanımda geldi diye düşündüm.
Galiba dilim şişti yazmaya yazmaya… Eee biz başkaları gibi ne yalakalık yapmayı biliriz, ne de çıkarlarımız uğruna yalan söylemeyi, ne de yağ çekmeyi biliriz. Bizim görüşlerimiz de açıktır, düşüncelerimizde, sevdiklerimizde, sevmediklerimizde açıkça ortadadır. Yani içimiz dışımız birdir bizim…
Sözde özgür ve demokratik bir ülkede yaşıyoruz ya, herkesin özgürce ve dilediği gibi yaşama vardır derler ya hani eskiden beri! İşte bu sebeple birçok şeyin cılkı çıktı. Ceyhun Küçüközmen abimin kulakları çınlasın. Geçenlerde ziyarete gittiğimizde Türkiye gündemi ile ilgili çok hoşuma giden bir yorum yaptı. İşin özeti tek cümle ile ‘’B..a battık, artık sifonu kim çekecek diye bekliyoruz’’ Benim hoşuma gitti. Geçekten öyle bir durumdayız, birisi bir şey yapsa ülke elinde kalacak.
Bir zamanlar Attila İlhan’a mal edilen “ülkemizde her üç kişiden dördü şairdir” şeklinde anlamlı bir söz dillendirilirdi mısralar dünyasında. Her üç kişiden dördünün şair olması ve ortada şiir adına elle tutulur bir şeyin çok nadir görünüyor oluşu ülkenin, şiirsiz şair yüzünü de bize gösteriyordu. Herhalde bu kadar gazetecinin oluşu da bize başka şeyin olmadığı intibasını uyandırıyor.
Evet, gazetecilik! Dünyanın birçok yerinde savaş muhabirliğinden tutun gazetelerin mutfak kısmına kadar azımsanmayacak sayıda insan bu sektörde çaba sarf ediyor. Buna, dünyanın kültürel ufkuna yön veren ve gazetelerin köşelerinde kendilerine yer bulan bir kısım düşünce adamını, dağıtım ve pazarlamada da emek gösterenleri eklersek hakikaten azımsanmayacak bir sayıya tekabül ediyor.
Gazetecilik onurlu, şerefli bir meslek olmaktan çıkarılıp birer 'işletme', ihale kapmak için iyi bir 'araç' olarak görülmeye başlandığını izliyorum. Bunun için bizim gibi zor şartlarda gazeteciliği yapmaya çalışan, halkın haber alma özgürlüğü için 24 saat boyunca görev başında olan basın emekçilerinin kalemlerini 3 - 5 liraya satın alabileceğini düşünen siyasetçiler, iş adamları ve şirketler azımsanmayacak kadar çok. Seçimden seçime gazetelere gelip sahte gülüşlerle bizleri kutlayanlar var. Bir gün gelecek basın emekçilerinin siyasetçinin, iş adamlarının değil halkın tarafı olduğunu anlayacaklar, bugünün çok yakın olduğunu göreceğiz.. Şahsım olarak bugüne kadar hep taraf oldum, taraf olmaktan onur duydum(!) Ben halkın tarafıyım, biz gazeteciler ve gazeteler halkın tarafıyız! ya siz…?
Şimdi gelelim asıl konumuza… Dediğim gibi dilim şişmiş. Bugün görev yaptığım Anadolu’da Bugün Gazetesinin 1. Kuruluş Yıl Dönümü. Baba yadigarı mesleği, baba hatırasını 34 sene sonra tekrar canlandıran ve bu camiaya Gazetecilik para pul için değil, şirketlerine iş hayatına rant sağlamak için değil, siyasette ilerlemek için değil, basın emekçilerinin sırtlarına binerek bu iş yapılmaz dedirten ve tüm çalışanlarıyla her yerde ve her ortamda mesafesini koruyan ve muhteşem ikili ilişkiler kuran Ahmet Baydar’ı kutluyorum. Ahmet Baydar gibi insanlar şehrimizde ülkemizde çoğaldıkça, hem insanlarımızın gelir düzeyi artar, hem şehrimiz hem ülkemiz hem de vicdanlarımız kalkışır.
İyiki varsın Ahmet Baydar, iyi ki sizinle tanışmışım, iyi ki Bu Gazetenin bir ferdiyim. Nice Mutlu yıllara inşallah hep beraber…
(Bu arada yazımda belirtmeyi unuttum, Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Ekmekçioğlu’na teşekkürlerin en kocamanı. Uzun yıllardır tanıdığım Mustafa abim enerjisini ve emeğini çalışanlarına da yansıtarak süper işler çıkardı. Enerjisinin ve başarılarının devamını dilerim)