Parmağını bıçak kesse yâda çok acı bir biber yesen bu acıları tarif etmek mümkündür. Ama sevdiğini kaybetmek yolunu kaybetmektir. Allahım o acıyı kimseye yaşatmasın…
Sevdiğini kaybettiğin zaman kendini karanlık b ir tünelde hissedersin ve o tünelden hiç çıkamayacak ve hiç aydınlığı göremeyecek zannedersin. O karanlık tünelin sonunda görünen ışığın tren olduğunu bile bile yürümek istersin. Bazen kendini avutursun "Onun dünyadaki emanetçisi bendim, bizim oldu ve gerçek sahibi "yaratan" onu geri aldı" dersin.
Tam bu cümlenin sonunda "niye aldı" diye haddini aşar kavga edersin kendi kendine. Girdiğin günahın ağırlığı altında böcek gibi ezilmeye başlarsın. Elin başka bir el tutamaz, Her yaklaştığın dudakta, ürpertici bir nefes hissedersin. paranoyalar arkasına saklanır vücuduna saplanmış bıçakları çıkarmaya çalışırsın… 3gün, 5gün ay, sene derken uyumuş uyanmışsın; ama hala o derin yara kapanmamış.
Tam kapanmış diye düşünmeye başlamışken, en azından kendini bu şekilde avutmuşken, birisi çıkar ve yaranın en derini parmağını sokar ve yarayı en derin şekilde yeniden kanatıverir…
Bir bakmışsım ki yüreğimdeki kan gözlerinden dökülmeye devam ediyor, ara ara ve bazen delip geçerek… En son sonunda kendi kendine dersin ki "yaram hala kurumadı" başın sağolsun.
İşte bu cümle insanın belki de hayatı boyunca kendi kendine yapabileceği en acı ve en derin cümle olur. Belki bu acını kimseye anlatamazsın, belki seni kimse anlamak istemez, belki de yarım ağızla teselli etmeye çalışırlar seni ama…
İşte tam da burada düğümleniyor insanın ağzında cümle… Diyecek bir şeyi kalmıyor. Allahtan gelen Allaha gider deyip susmak düşüyor…
İnsanoğlu doyumsuzdur ve her şeyin daha fazlasını ister. Şükretmesini pek bilmeyiz ve elimizdekilerle yetinmesini bilmeyiz. Belki de bu yüzden dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olduğumuz olmuştur…
Benim için hayatımda yaşadığım en kötü en stresli ve en acılı bayramlardan biri oldu ve umarım bir daha böyle bayramlarda yaşamayız böyle acılı dönemlerde…
“İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu.” Necip Fazıl Kısakürek