Hafta sonu alışveriş için gittiğim bir esnaf ağabeyimizin çay teklifini kabul ettim oturdum yanına…
Başladık ülkeyi ve Konyaspor’u kurtarmaya. Çayların boşu gidiyor, dolusu geliyordu. Latif ağabeyimin market ve şans oyunları üzerine bir dükkânı var. İş yerine gelen herkeste kısa sürelide olsa bize katılıyor ve sohbetimize ortak oluyordu. Ama tahminimce yarım saat içerisinde 100’den fala kişiyle sohbet edip, konuşma imkânı bulduk.
Konuştuğumuz vatandaşlardan çoğu oyunu Başbakana vereceğini söylerken sonunda dayanamadım birine sordum. Oyunu kime vereceksin dayı dedim. Birçoğu gibi ‘’Oyumu Tayyibe vereceğim’’ dedi. Ama seçim Genel seçim değil ki Belediye Başkanı seçeceğiz dedim… ‘’Olsun ben Tayyip’in partisine vereceğim oyumu’’ derken, belki de Belediye Başkan adayından habersiz diye düşündüm.
Bir tanesine sordum, ‘’AK Partinin Meram adayı kim ki oyunu kime vereceksin hacı dayı’’ dedim. Ne dese beğenirsiniz…
Hacı amcam başladı konuşmaya ‘’Oğlum sen ne iş yapıyorsun’’
… Gazeteceyim ben amca
‘’Bak o zaman beni iyi dinle. Bu güne kadar gelen bütün Belediye Başkanları hep kendi çıkarlarını hep ceplerini düşündüler. Bugüne kadar bizlerle doğru dürüst ilgilenen olmadı bile. İlk defa böyle çalışkan böyle dürüst ve insanlarla iç içe olan bir başkanla karşılaştım ‘’ deyince ben galiba Tahir Akyürek’ten bahsediyor zannettim amma yanılmışım. Hacı amca tam konuşacak oldum susta beni dinle diye susturdu.
‘’Bizim şu karşı demiryolunun arkasında eski kel bir evimiz vardı. Başkan bey o evimizi aldı bize apartumandan bir daire verdi, onunla da kalmadı üstüne de biraz para verdi bankaya yatırdık. Bak oğlum şimdi biz asansörlü ve gazlı evde oturuyoruz, bankada da paramız var. Şimdi bu vatandaşa hizmet değil de nedir. Bizim şimdi bu çocuğu desteklememiz lazım. Biz ailecek oyumuzu tekrar Serdar Kalaycı’ya ve AK Parti’ye vereceğiz’’ dedi ve sustu.
Tam ben Serdar Kalaycı’nın aday olmadığını Meram’da AK Partinin adayının Fatma Toru olduğunu söyleyecektim ki Hacı amca sigarasını yaktı ve bağırmaya başladı, bize söylene söylene gitti…
Döndüm Latif abime baktım ve bana ‘’Niye şaşırdın ki ben neleriyle karşılaşıyorum. Hala oyunu Erbakan hocaya vereceğini söyleyen bile var’’ dedi.
Tam kalktım çıkacaktım ki, dükkândan içeri pos bıyıklı, fötr şapkalı, İspanyol paça kırmızı pantolon ve sarı gömleğinin üstüne uzun beyaz atkısını atmış tam bir beyefendi girdi. Alacaklarını aldı, tam dükkândan çıkacaktı ki latif abinin Bilgisayarında açık olan Facebook sayfasını gördü ve başladı AK Partiye ve Başbakana sallamaya… Konya sokaklarının güvensiz olduğundan, geceleri sokaklarda rahatlıkla dolaşamadıklarından, uygulanan saçma sapan yasaklardan bahsetti ve son olarak Twitter’ın yasaklanmasını kendince eleştirerek söylene söylene dükkandan ayrıldı…
‘’Kuşuma giremiyorum Latif, kuşumuzdan ne istediler Latif, bunlara ders vermek lazım, Sende var mı kuş hesabı var mı? Sen girebiliyor musun Latif? Kuşuma nettiler Latif’’
Aklımda kalan ifadeleri bunlar beyefendinin. Beyefendi Twitter’ın kapatılmasını eleştiriyor ama kendi üslubunca… Epey güldük ikimizde, çayımdan kalan son yudumu içtim ve çıktım dükkândan…
Aklıma takıldı, acaba benim kuşum ne durumda, benim kuşuma da bir şey oldumu diye… Hemen hızlıca dükkândan çıkıp eve gittim ve ilk olarak kendi kuşuma baktım ve şükürler olsun kuşum yerinde duruyor. Çocuk odasında Bilgisayar masasının yan tarafında muhabbet kuşlarım oldukları yerde duruyorlar. Yanlarına gittim yemlerini verdim sularını değiştirdim kuşlarımın…
Sonra mesaj attım ‘’Benim kuşum yerinde duruyor Latif’’