Eskiden Bayramdı!

Hasan Hüseyin GÜLCAN

Bayram geldi çattı artık. Önce herkesin ‘Nerede o eski Bayramlar lafı’ çok klasik gelir ve çoğu zaman ne var şimdinin Bayramlarında derdim. Ama yıllar geçtikçe bende yavaş yavaş ‘nerede o eski Bayramlar’ lafını kullanmaya başladım. Özelliklede son yıllarda…

Galiba yaşlanıyormuyuz ne?

 

Şimdi biraz eskiye gideyim ve çocukluğumda ve gençliğimde hatırladığım Bayramları hem ben hatırlayım hemde sizinle şöyle bir beyin jimnastiği yapmış olalım…

 

Eskiden bayramdı; şimdi ise sadece tatil…

 

Bayramlar çocuklar içindi de, biz mi büyüdük? Yoksa gerçekten de kaybettiğimiz değerlerin arkasından üzülmekten başka çaremiz mi yok?

 

Siz de derin bir ah çekip, "Nerede o eski bayramlar" diyenlerdenseniz, biraz hatırlayalım, biraz da hatırlatalım istedim...

 

Bugün bayram erken kalkın çocuklar! Şarkısı hala kulaklarımızda rahmetli Barış Manço’nun…Bu şarkı ile birlikte çocukluğumuzdan bayramların değerleri ve önemi vardı… Mesela;

 

Bayram; tatile gitmek değil, ziyaret etmek demekti. Aile büyüklerimizle birlikte eş, dost, akraba, komşu ziyaretleri yapılır, iade-i ziyaretler beklenirdi.

 

Bayramda anneanne, babaanne demek kolalı mendil, mendil arasında para demekti.

 

Mis gibi ütülenmiş, kolalanmış, tertemiz mendiller torunlar için hazırlanır, aralarına paralar konur, dolayısıyla mendili almak için ziyaretler iple çekilirdi.

 

Aynı kıyafetlerle bayrama girilmezdi mesela, çünkü bayram; yeni pabuçlar demekti evvela...

 

Arife gecesi yeni pabuçlarla beraber uyunurdu, hem de annemizin tüm kızmalarına aldırmadan, gizlice...ayakkabılar yanı başımızdayken, gömlek ve pantolonlarda göz mesafesinde olurdu…

 

Sabah erkenden kalkılır, bayramlıklar giyilir, ailecek bayramlaşılır, sofraya oturulurdu. Kahvaltı sofrasından kalkar kalkmaz, soluğu mahallede alırdı çocuklar... Kendi aralarında bayramlaşırlar, sonra aile büyükleri ziyaretleri başlardı…

 

Mahalleli hazırlığını yapardı önceden. Bozuk paralar, şekerler kapının yanında hazır bekletilirdi. Sokakta hazır beklerdi bayram salıncağı, gıcır gıcır sesi duyuldu mu, koşar sıraya girerdi çocuklar... Dünyanın en büyük lunaparkına gitmiş kadar eğlenirlerdi. Öyle jetonla, elektrikle falan değil, sadece salıncakçının gücüyle çalışacak kadar da samimiydi, bizdendi; seyyar salıncak.

 

Seyyar salıncaktan inen çocuklar, çatapat, kız kaçıran cephanelerini toplar, sokaklarda "fiiçuuuyyyvv" sesleri yankılanırdı. Pamuk helvacı, kâğıt helvacı, baloncu, elma şekerci, macuncu beklerdi her sokağın başında... Birkaç sefer hatırlıyorum ayıcının bayramda mahallemize geldiğini. Ayı ve ayıcı merakla izlenir, onların paraları ayrılırdı…

 

Bayramdan günler önce atılırdı tebrik kartları, postaneler dolar taşardı. Kayalı parkın oradaki postanenin önünde ve çevresinde tebrik kartı satan seyyarlarda kuyruklar olurdu. Telefon sırası beklerdik sevdiklerimizle konuşmak için, daha sonra çevirmeli telefonlar çıktı da bir benze olsa rahatladık.

 

Samimiyetsiz toplu bayram mesajlarından önce, el öpmeler vardı. Tokalaşmalar el öpmeler artık yerlerini toplu SMS’lere hatta WhatsApp mesajlarına bıraktılar.

 

Kolonyalar doldurtulurdu mahallenin kolonyacısından...  Kolonyalar doldurtulurdu mahallenin kolonyacısından... Kahveler, tatlı sohbetlere vesile olurdu... Komşuda pişen mutlaka size de düşerdi... Komşuluk vardı çünkü. Yan yana kapılarda yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmesin diye paylaşılır, komşunun tabağı asla boş gönderilmezdi geri.

 

Bayram da ekmek çıkmazdı; fırınlar kapalıydı, gerçi Bayramın ilk günü fırınlar hala kapalı ama galiba eski tadı yok her şey gibi…

 

Eski anılarınızı gülümseyerek hatırladığınız; ama en az onlar kadar sevgi dolu bayramlar dileklerimle…

 

Herkese iyi bayramlar!