Sâbit el-Bünânî’nin rivayet ettiğine göre Enes İbni Mâlik ona şunları söyledi:
Ben çocuklarla oynarken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanıma geldi; bize selâm verdi ve beni bir işe gönderdi. Bu sebeple annemin yanına geç döndüm. Eve varınca annem:
- Niye geç kaldın? diye sordu.
- Resûlullah beni bir işe göndermişti; onun için geciktim, dedim. Annem:
- Neymiş o iş? diye sorunca:
- Bu bir sırdır, dedim. Bunun üzerine Annem:
- Resûlullah’ın sırrını kimseye söyleme, dedi.
Enes bu olayı anlattıktan sonra Sâbit el-Bünânî’ye şunları söyledi:
- Şayet bu sırrı birine açacak olsaydım, vallahi sana söylerdim, Sâbit!
(Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 145, 146)
AÇIKLAMALAR
Sâbit İbni Eslem el-Bünânî Basralı olup tâbiîn neslinin tanınmış âlim ve zâhidlerinden, Enes İbni Mâlik’in de önde gelen talebelerinden biriydi. Bir gün Enes, kırk yıl boyunca kendisinden ayrılmayan bu değerli öğrencisiyle konuşurken, ona çok özlediği ve her zaman hasretle andığı o saâdet devrinde Resûlullah ile aralarında geçen yukarıdaki olayı anlattı.
Annesi Ümmü Süleym onu daha dokuz yaşlarındayken Resûlullah’ın hizmetine vermişti. Bu zevkli görev Resûl-i Ekrem’in vefatına kadar tam on sene devam etti. Enes Mescid-i Nebevî’nin civarında arkadaşlarıyla oynar, bir hizmet çıkarsa Resûlullah Efendimiz veya hanımları ona seslenirlerdi. Allah’ın Resûlü’nün “yavrucuğum!” diye hitap ettiği, “iki kulaklı!” diye takıldığı Enes, işi bitince, Medine’den epeyce uzakta bulunan Kuba semtindeki evlerine karanlık basmadan dönerdi. Fakat o gün eve her zamanki vaktinden daha geç gidince, annesiyle aralarında yukarıdaki konuşma geçti.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Enes’e söz konusu sırrı kimseye söylememesini tenbih etmiş olmalı ki, yüz yıldan fazla bir ömür sürdüğü halde onu hiç kimseye, hatta çok sevdiği talebesi Sâbit el-Bünânî’ye bile söylemedi.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
1. Enes radıyallahu anh en fazla hadis bilen yedi sahâbîden biri olup Resûlullah’a çok bağlıydı.
2. Anneler yavrularını eğitirken, Ümmü Süleym’in yaptığı gibi, onların şahsiyetine değer vermeli, sırlarına saygı duymalı ve onlarda gördükleri güzel davranışları takdir etmelidir.
3. Kendisine emanet edilen sırrı saklamak, karakteri mükemmel, dürüst ve soylu insanların işidir.
4. Karakter ve şahsiyetin oluşması ve olgunlaşması ta çocukluk yıllarından başlar.