Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvihnamazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”
(Buhârî, Îmân 37 ; Müslim, Müsâfirîn 173, 174. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 3, Savm 39, 40, Îmân 31, 32; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 3, 39,40)
AÇIKLAMALAR
Ramazan gecelerinde kalabalık cemaatler halinde büyük bir coşku ile kılınan terâvih namazı, aslında teheccüd gibi bir gece namazıdır (kıyâmü’l-leyl). Bir hadiste teravihe ramazan namazı da denilmektedir. Hadîs-i şerîf’te ramazan gecelerinde kılınan bu namazın, dinî bir görev olduğuna inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek kılınması halinde, geçmiş günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdesi verilmektedir. Ancak Hz. Ebû Hüreyre, Hz. Peygamber’in kendilerini bu namazı eda etmeye teşvik ettiğini, bu konuda sürekli tavsiyede bulunduğunu fakat bunu farz kılmadığını bildirmektedir. Bu da, terâvih namazının nâfile bir namaz olduğunu ortaya koyar.Terâvih, nâfile bir namaz olmakla beraber, Hz. Peygamber bu hadisleriyle onu, âdeta imandan bir parça saymıştır. Öncelikle bizzat kendisi, birkaç gece dışında terâvihi yalnız başına kılmaya devam etmiştir. Sonra da “Dini bir görev olduğuna inanarak ve riya karıştırmayarak Allah rızâsı için kılanların geçmiş günahlarının bağışlanacağını” ashâbına duyurmuştur.
İmam Buhârî, hadis metnindeki bu “inanarak” kaydından hareketle onu Sahîh’inde “Nâfile olan terâvih namazını kılmak imandan kaynaklanır” başlığı altında zikretmiştir. Terâvih namazının önemini dikkate alan İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe de onun “sünnet-i müekkede” olduğuna hükmetmiştir.
Ramazan gecelerini sevabını Allah Teâlâ’nın vereceğine inanarak ve Allah rızâsı için terâvih kılarak değerlendirmek, geçmiş günahların bağışlanması gibi çok büyük bir bahtiyarlığa vesile olmaktadır. Bu büyük bir müjdedir. Üstelik bağışlanan günahlar “küçük” veya “büyük” diye bir kayda da bağlanmamıştır. İfadedeki bu genellik, her türlü günahın bağışlanacağı ümidini taşımak için yeterlidir.
Terâvih namazı, ramazan gecelerinde yatsı namazından sonra kılınır. Hz. Peygamber birkaç gece cemaatle kıldırdıktan sonra, cemaatle edâ edilmesi farz kılınır da Müslümanlar onu yerine getirmekte güçlük çekerler endişesiyle, cemaatle kıldırmayı terketmiş ve ashâbına evlerinde kılmalarını tavsiye etmiştir. Terâvih namazı, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında onun emri ile mescidde cemaatle 20 rek’at olarak kılınmaya başlanmıştır. O günden bu yana da cemaatle kılınmaktadır. Bizzat Hz. Ömer’in ifadesiyle gerçekten “Terâvihin cemaatle kılınması her yönüyle çok güzel bir âdet olmuştur.”
Terâvih namazının sekiz rek’at olarak kılındığına dair sahih rivayetler vardır. Bu sebeple terâvihin sekiz rek’atı sünnet-i râtibe yani “farz namazlarla birlikte kılınan sünnetler” hükmündedir. İbn Abbas rivayetinin zayıf olması sebebiyle 20 rek’at olarak kılınması müstehap kabul edilmiştir. Ancak Hz. Ömer zamanından beri sahâbîlerin uygulamasının da bu yönde olması sebebiyle 20 rek’at olarak kılınagelmiştir. “Ramazanın şeref ve faziletine inanarak ve Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu dileyerek” kılınacak terâvih namazını bir an önce bitirmek için gereksiz bir acelecilik göstermek asla doğru değildir. Hiçbir din görevlisi terâvih namazını çabucak kıldırmak suretiyle kendisine “ekspres imam” veya “jet imam” dedirtmemelidir. Bu sebeple cemaati yormadan ve bıktırmadan mutedil bir şekilde en fazla dört rek’atta bir selâm vermek suretiyle kıldırmak münâsip olur. Terâvihi hatim ile kıldıracak imamlar, buna alışık olmayanları güç durumda bırakmamak için daha önceden durumu câmilerinin uygun bir yerinde ilân etmelidirler.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
1. Ramazan gecelerini terâvih namazı kılarak değerlendirmek tâ Hz. Peygamber döneminden beri ümmet-i Muhammed’in güzel bir geleneğidir.
2. İnançla ve sevabını Allah’tan bekleyerek kılınacak terâvih namazı, geçmiş günahların bağışlanmasına vesile olur.
3. Terâvih namazının nâfile ibadetler içinde özel bir önemi bulunmaktadır.