Perşembe Hadisi

Halis Özdemir

Câbir İbni Abdullah radı- yallahu anh şöyle dedi: Selime oğulları oymağı Mescid-i Nebevî’nin ya­kınına taşınmak istediler. Durum, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaşınca onlara:

- “Duyduğuma göre mescidin ya­kınına göçetmek istiyormuşsunuz, (öyle mi?)” diye sordu. Onlar:

- Evet, ey Allah’ın Resûlü, buna gerçekten niyet ettik, dediler.

Bunun üzerine Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem:

- Ey Selime oğulları! Yerinizde kalın ki, adımlarınız(ın sevabı) yazılsın. Yerinizde kalın ki, adımla­rınızın sevabı) yazılsın!” buyurdu. (Müslim, Mesâcid 280. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (36), 1)

Bir başka rivayette (Müslim, Mesâ­cid 279) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Her adım karşılığında size bir derece vardır” buyurmuş­tur.

Buhârî bu hadisi Enes İbni Mâ- lik’ten bu mânaya gelecek şekil­de rivâyet etmiştir (bk. Ezân 33; Medine 11).

Açıklamalar

Benî Selime, Medineli müslüman kabilelerden biridir. Bu isimle bili­nen tek Arap kabilesidir. Müslim’in bir rivayetinden (Mesâcid 279) öğrendiğimize göre hadisin râvisi Câbir İbni Abdullahradıyallahu anh da bu kabileye mensuptur. Mahal­leleri Mescid’e (bir mil kadar) uzak olduğu için evlerini satıp Mescid’e yakın yerlere yerleşmek istemiş­lerdir.

Peygamber Efendimiz, onların bu niyetlerini öğrenince, bulundukları yörede âdeta Medine’nin muhâ- fızlığını yapan Selime oğullarına, yerlerinde kalmalarını ve Mescid’e

gelmek için atacakları her adımın kendileri için ayrı bir sevap ve bir derece kazandıracağını hatırlat­mıştır. Yani mescidlere ve cemaate gitmek için atılacak her adımın bir hayır ve iyilik olduğunu haber vermiştir.

Dikkat edilirse burada Hz. Pey­gamber Selime oğullarının niyet ve maksatlarını beğenmemezlik etmemiş, ancak Medine’nin civarını boşaltmak istememiş, bir çeşit güvenlik tedbiri olarak onların yerlerinde kal­malarını uygun görmüş­tür. Böylece Mescid’e yakınlığın arzu edilecek bir şey olmakla beraber, sevabın da bir başka fazilet olduğuna dikkat çekmiştir. Yani her hâl ü kârda müslüman için bir hayır ve iyilik kazanma imkânının bulunduğunu göstermiştir. Nitekim Buhârî’nin bir rivayetinde Hz. Peygamber “Namaz konusunda en büyük ecir ve sevap mescide derece dere­ce en uzaktan yürüyüp gelenlere aittir” (Ezân 31) buyurmuştur. Zira nimet, külfete göredir. Meşakkat ve zorluk, ecir ve sevabın artmasına vesiledir. “Ecir yorgunluğa göredir" buyurulmuştur (Keşfü’l-hafâ, 1,155). Burada özellikle güçlüğü ve zor şartları tercih etmek değil, içinde bulunulan zor şartları sevap ve ecir olarak değerlendirmeyi bilmek teşvik edilmiş olmaktadır. Durumu iyice kavramış olan Selime oğulları, “Göçmüş olsaydık bu kadar se- vinmezdik” (Müslim, Mesâcid 281) itirafında bulunmuşlardır.

Hadisten Öğrendiklerimiz

  1. Sarfedilen emek ve güç ölçüsün­de amellerden sevap ve ecir alınır.
  2. Uzak mesâfelerden de olsa cemaat ve camilere devama gayret edilmelidir. Zira bu maksatla atıla­cak her adım başlı başına bir hayır ve sevaptır.
  3. Mescitlere yakın oturmak müs- tehaptır.
  4. Mescitler, şehir/mahalle planların merkezinde olmalıdır.
  5. Devlet başkanları bazen halkın talebinden ziyade stratejik durum­ları dikkate alarak karar verirler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.