Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Peygamberaleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”
(Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, 75, 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4)
Açıklamalar
Öncelikle şunu söyleyelim: Peygamber aleyhisselâm’ın bu üç konuyu “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse” şöyle yapsın ifadesiyle zikretmesi, bu konulara büyük önem verdiğini göstermektedir.
Hadisimiz İslâm ahlâkının üç önemli konusunu ele almaktadır.
Komşuya yapılacak iyilik ve ikramların neler olduğu Peygamber Efendimiz’e nisbet edilen bazı rivayetlerde tafsilatlı şekilde belirtilmektedir. Buna göre şu davranışlar komşuya iyilik sayılmaktadır:
* Borç veya ödünç bir şey isteyince vermek.
* Yardım isteyince yardımına koşmak.
* Hastalanınca ziyaret etmek.
* Maddî sıkıntıya düşünce gözetip kollamak.
* Mutlu günlerinde sevincine, kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olmak.
* Ölünce kabre götürüp defnetmek.
* İzni olmadan evinin bitişiğine rüzgârını kesecek şekilde bina yapmamak.
* Kokusu komşunun evine gidecek bir yemek yapınca ona da bir miktar göndermek.
* Meyva alınca komşuya da hediye etmek, hediye etmeyecekse onu komşuya göstermemek, çocuğunun da o meyvayı dışarıda yiyerek komşu çocuğuna göstermesine meydan vermemek [İbn Hacer, Fethü’l-bârî, X, 460 (Edeb 31); Ali el-Kârî,Mirkât, IV, 391].
İslâm’ın ilk devirlerinde müslümanlar çok fakirdi; büyük geçim sıkıntısı çekerlerdi. O zamanlar misafire ikramda bulunmak, yolluğunu vermek farz kılınmıştı. Fetihler çoğalıp müslümanlar rahat yaşamaya başlayınca, misafire ikram konusu eskisi gibi farz değil, Peygamberimiz’in bir sünneti olarak kabul edilmeye başlandı.
Dilimizde yaygın olan “Tanrı misafiri” sözü, aziz milletimizin misafire verdiği değeri, ona gösterdiği itibarı ortaya koymaktadır. Ecdâdımız, misafire ikram edilecek şeylerin aile bütçesini daraltmayacağı anlayışını ortaya koymak için “Misafir kendi kısmetiyle gelir” demişlerdir. Kendi yemeyip misafirine yediren eli dar fakat gönlü geniş insanların, yeteri kadar ikram edemedim diye üzülmemesi için de “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” demişlerdir.
Hâlâ köylerimizde misafirlerin ağırlandığı “oda”lar bulunmaktadır. Hâli vakti yerinde olan köylülerimiz, tanımasalar bile, Tanrı misafirini burada yedirir, yatırırlar. Misafirden para almayı asla düşünmezler. Geleneklerimizi bilmediği için para vermeye kalkanları da ayıplarlar.
Müslüman olduğunu söyleyen kimse akrabasıyla ilgisini devam ettirmek zorundadır. Akrabasına olan yakınlık derecesine, ihtiyaç durumlarına, kendisinin de maddî gücüne göre onlara iyilikte bulunacaktır. Akrabasıyla ilgiyi koparmak ve onlara kötü davranmak büyük bir günahtır.
Üçüncüsü ya faydalı söz söylemek veya susmaktır.
Dinimizde insanlara faydalı olmak esastır. İnsanlara faydalı olamayan kimse, başkalarına zarar vermemeye gayret edecektir.
Konuşmak isteyen kimse önce düşünmelidir. Söyleyeceği sözün kendisine veya başkasına fayda getirip getirmeyeceğine bakmalıdır. Faydalı ise söylemeli, değilse susmalıdır. Çünkü faydasız söz hem kendine, hem de başkalarına zarar verir. Susmak suretiyle zarardan korunmak da bir faydadır.
Ağzımızdan çıkan her sözün hesabını vereceğimizi şu âyet-i kerîme belirtmektedir: “İnsan ne söylerse, mutlaka yanında, ağzından çıkanları yazan bir melek vardır” [Kaf sûresi (50), 18].
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allah’a iman eden kimsenin en belirgin özelliklerinden biri, misafirine ikramda bulunmasıdır.
2. Akrabasıyla ilgilenmek ve onlara iyilik etmek de mü’minin önem vermesi gereken davranışlardan biridir.
3. İyi bir mü’min ya güzel sözler söylemeli, söyleyemiyorsa susmayı tercih etmelidir.