Pazartesi Hadisimiz

Halis Özdemir

Pazartesi Hadisimiz

Ebû Bekre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bir adamdan bahsedilmiş ve orada bu­lunan bir kişi o adamı aşırı şekilde övmüştü. Bunun üzerine Peygam­ber Efendimiz:

“Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın” buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı. Sonra da: “Şayet biriniz mutlaka arkadaşını methedecekse, eğer söylediği gibi olduğuna da gerçekten inanıyorsa, zannederim o şöyle iyidir, böyle iyidir, desin. Esasen onu hesaba çekecek olan Allah’tır ve Allah’a karşı hiç kimse kesin olarak temize çıkarılamaz” buyurdu.

(Buhârî, Şehâdât 16, Edeb 54; Müslim, Zühd 65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 9; Ibni Mâce, Edeb 36)

Açıklamalar

İmam Nevevî’nin koyduğu başlık­tan da anlaşılacağı gibi, yüzüne karşı övülmesi yasaklanan kimseler olduğu gibi, övülmesinde sakınca görülmeyenler de vardır. Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde bir kimseyi yüzüne karşı övmenin caiz olduğunu ifade eden birçok hadis bulunmak­tadır. Burada “Yasaklar Bölümü” işlenilmekte olduğu için bir kimseyi methetmekle ilgili olan rivayetler zikredilmemiştir. Islâm âlimleri bu hadisler arasında herhangi bir çelişki görmezler. Şayet bir insanı yüzü­ne karşı methetmek onun kendini beğenmesine, kibirlenip gururlan­masına, şımarmasına ve bu sebeple fitneye düşmesine sebep olacaksa, onu yüzüne karşı övmek yasaklan­mıştır. Ayrıca bir insanı övmede çok aşırı gitmek de hoş karşılanmamıştır. Buna karşılık takvâ sahibi, aklı başın­da, gururlanıp kibirlenmesinden ve şımarmasından endişe edilmeyen kimselerin methedilmesinde ise bir sakınca görülmemiş; bu hare­ket iyileri ve iyilikleri teşvik olarak değerlendirilmiş ve hatta müstehap olduğu söylenilmiştir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz bizzat kendisi sahâbîlerden birçoğunu övüp methetmiş, onların güzel hasletlerini öne çıkarmış ve kendilerini topluma örnek insanlar olarak takdim etmiş­tir. Hadis kitaplarımızın “Fezâil” ve “Fezâilü’l-ashâb” bölümlerinde bu­nun en güzel ve eskimez misâllerini görürüz. Aynı şekilde, Efendimiz’in sağlığında Hassân Ibni Sâbit, Kâ‘b Ibni Züheyr ve Abdullah Ibni Revâha gibi ashâbın en seçkin şâirleri Resûl-i Kibriyâ’yı methedip öven şiirler söy­lemişler ve Efendimiz onlara herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Onların yolunu takip eden yüzlerce şâir de çeşitli dillerde bu güne kadar Resûl-i Zîşân’ı öven binlerce na‘t ve kasîde yazmışlardır.

İnsanların faziletli olup olmadıkları­na bakmaksızın, birtakım dünyalık manfaatler elde etmek için hiçbir üstün meziyeti olmayan mevki ve makam sahiplerini, mal ve mülk ehli zenginleri övenler şiddetle kınanmış­tır. Böylelerine meddâh, dalkavuk, çığırtkan ve yağcı gibi adlar verilir. Böyle kimseler nice değersiz insanı üstün göstermek, bayağı kişileri fa­ziletli kimselermiş gibi takdim etmek suretiyle, onları şımartıp baştan çıkar­manın yanında topluma da en büyük zararı verirler. Çünkü bu gibi durum­larda İslâmî ve insânî değerler alt üst olur; kötüler öne geçirilirken dürüst ve haysiyetli kişiler kenara itilir. Bu ise her toplum için en büyük felâketlerden biridir. İşte Resûl-i Ekrem tarafından yasaklanmış olan meddahlık, dalkavuk­luk budur.

Bu açıklamalardan sonra, Peygamber Efendimiz’in yüzüne karşı övülen kimsenin helâk olmasın­dan veya aynı anlamda olmak üzere bel kemiğinin veya boynunun koparılmasından bahsetmesinin anlamını daha iyi kavramış olmaktayız. Övgüye lâyık olmayan veya haddinden fazla övülen kimsenin kendisini gerçekten öyle zannetme ve bu yüzden nefsini muhasebe ve murakabe etmekten, tövbeye yönelmekten vazgeçme tehlikesi vardır. Bu ise onun için bir ölüm demektir.

Ebû Bekre’nin rivayetinde, Resûl-i Ekrem’in huzurunda metheden ve methedilen kişilerin kimlikleri belirtil­memiştir. Böyle durumlarda aslolan kişilerin kimlikleri değil, hareketin doğru veya yanlış olduğunun ortaya konulmasıdır. Fakat Bedreddin el-Aynî, metheden zâtın meşhur sahâbîMihcen Ibni Edra‘ el-Eslemî, methedilenin de Tebük Gazâsı’nda vefat eden Zülbicâdeyn diye anılan Abdullah Ibni Afif el-Müzenî olduğu­nu söyler. Bir insanı mutlaka met­hedeceksek, hakkında kesin bilgi sahibi olduğumuz güzel hasletlerini ve bunlardan yola çıkarak kendisi hakkındaki kanaatlerimizi ortaya koymalıyız. Bize gizli olan yönlerini öne geçirmemeliyiz. Çünkü kişi­nin gizli hallerini, kalbini, gönlünü, niyetini ve kafasından geçirdiklerini ancak Allah bilir. İnsanları Allah’a karşı tezkiye edip, temize çıkarmak ve onların âhiret yurdundaki mevki ve makamlarıyla ilgili kesin hükümler vermek câiz değildir.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Kibirlenip gururlanmasından, şıma­rıp fitneye düşmesinden korkulan kimseyi yüzüne karşı övmek yasak­lanmıştır.

2. Takvâ ehli, kibirlenmesinden ve şımarmasından korkulmayan faziletli kimseleri övmekte bir sakınca yoktur. 3. Meddahlık, dalkavukluk ve çığırt­kanlık dinimizde câiz görülmeyen kötü hasletlerdir.

4. Bir kimse övülürken, onda mevcut olan sıfatlar anılmalı, niyeti, zihninden geçirdikleri ve kalbinde gizlediği sırları Allah’a havale edilmeli ve hiç kimse Allah’a karşı kesin ifadelerle tezkiye edilmemelidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.