Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin on bir rek’at namaz kılardı. O namazın bazı rek’atlerinde, sizden birinizin elli âyet okuyacağı kadar bir zaman başını kaldırmadan secdede dururdu. Sabah namazının farzından önce iki rek’at namaz kılar, sonra müezzin gelip namaz kılınacağını haber verene kadar sağ yanı üzerinde yatardı.
(Buhârî, Vitir 1, Teheccüd 3. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 41, Sehv 74; İbni Mâce, İkâmet 181)
Açıklamalar
Peygamber aleyhisselâm geceleri iki rek’atte bir selâm vererek bazan yedi, bazan dokuz, bazan da on bir rek’at namaz kılardı. Kimi zaman uzun âyetler ve sûreler okuyarak kıyâmda epeyce bir süre kalması veya aşağıda bahsedileceği üzere secdelerde uzun müddet zikirle meşgul olması sebebiyle namaz rek’atları değişirdi.
Teheccüt namazının son rek’atını tek kılmasının hikmeti, vitir bahsinde de anlatıldığı üzere, gece namazının son iki rek’atına bir rek’at daha ilâve ederek vitir namazını gecenin bu ilerlemiş saatinde edâ etmesiydi.
Peygamber Efendimiz sabah namazının sünnetini kısa sûreler okuyarak çabucak kılar, sonra sağ yanına yatarak dinlenirdi. Müezzinin sabah namazının farzına başlanacağını haber vereceği âna kadar istirahat etmesinin sebebi, gece ibadeti dolayısıyla yorgun düşen vücudunu dinlendirmekti. Zira o bir müddet sonra sabah namazının farzını kıldıracak, bu sırada uzun âyetler okuyarak kıyamda kalacaktı. Bu sebeple vücudunun dinç olmaya ihtiyacı vardı.
Bu hadiste dikkatimizi çeken husus, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in gece namazının bazı rek’atlarında elli âyet okunacak kadar uzun bir süre secdede kalmasıdır. Bir insanın bu zaman zarfında ayakta durması bile müşkil iken Peygamber Efendimiz’in bu kadar uzun bir süre secdede kalabilmesi, onun Allah’a ibadet etmekten derin zevk almasıyla, namazın ona “gözünün nûru” kılınmasıyla (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 128) açıklanabilir. Şu da bilinmektedir ki secde, kulun en mütevâzi, en samimi, en ihlâslı olduğu, Allah’a en yakın bulunduğu bir haldir. Bu sebeple secde sadece Allah’a yapılır. O’nun dışında hiçbir varlığa secde edilmez.
Hatıra gelebilecek bir soru da Efendimiz’in bu kadar uzun süre secdede ne yaptığıdır.
Hadîs-i şerîflerden öğrendiğimize göre Allah’ın Resûlü secdede dua ve tesbih ile meşgul olurdu. Hz. Âişe’nin belirttiğine göre Nasr sûresindeki “Fe-sebbih bi-hamdi rabbike ve’stağfirh = Rabbine hamd ederek O’na tesbih et!” âyeti nâzil olduktan sonra rükûda ve secdede en çok okuduğu dualardan biri şu idi: “Sübhânekellâhümme rabbenâ ve bi-hamdik, Allahümme’ğfir-lî = Ey bizim Rabbımız olan Allah! Seni kendi kudretimle değil, senin yardımınla ve sana mahsus olan hamd ile tesbih ederim. Allahım beni bağışla” (Buhârî, Ezân 123, 139). Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bütün günahları bağışlandığı halde, o, Allah Teâlâ’ya bunca nimetinden dolayı şükretmek istediğini söyler, O’nun yardımına her zaman muhtaç olduğunu, O’na kulluğunu her zaman göstereceğini belirtir ve Rabbine işte böyle dua ve istiğfâr ederdi.
Peygamber aleyhisselâm’ın secdede iken yaptığı dualardan biri de şu idi:
“Allâhümme leke secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü. Secede vechî lillezî halekahû ve savverahû ve şakka sem’ahû ve basarahû, tebârekellâhu ahsenü’l-hâlikîn = Allahım! Sadece sana secde ettim. Yalnız sana iman ettim. Sana teslim oldum. Benim yüzüm kendini yaratıp ona şekil veren, kulağını ve gözünü var eden Rabbine secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Müslim, Müsâfirîn 201).
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Peygamber Efendimiz geceleri, sonuncusu vitir olmak üzere on bir rek’at namaz kılardı.
2. Bu namazın bazı rek’atlarında, ashâbının elli âyet okuyacağı kadar uzun bir süre secdede kalır ve bu sırada Rabbine dua ve istiğfâr ederdi.
3. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem teheccüt namazı kıldıktan sonra bir müddet sağına yatıp dinlenir ve böylece sabah namazını daha dinç olarak kılardı.