Cuma Ayeti

Halis Özdemir

De ki: “Şüphesiz benim Rabbim, kullarından rızkı dilediğine genişletir-yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz, O (Allah), onun yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

(Sebe’ sûresi (34), 39)

Bir anlamda el açıklığı diye ifade edilebilecek olan kerem, gerekeni gereken yerde gönül rızâsı ile harca­mak demektir. Cömertlik de böylesi bir iyilik severliktir. İnfak ise, dinimi­zin hayır olarak bildirdiği herhangi bir yolda mal sarfetmek demektir. Allah Teâlâ, iyilik ve infakın, hiçbir kimse için “Acaba sonuçsuz kalır mı” diye bir kuşku konusu olma­ması gerektiğini belirtmekte, hayır olarak harcanacak her şeye, onun yerine geçmek üzere bir karşılık vereceğini bu âyette bildirmektedir. Hatta Yüce Rabbimiz, bu karşılığın o yapılan iyilikten daha üstün olacağını da haber vermektedir: “Kim bir iyilik yaparsa ona bundan daha hayırlı karşılık vardır.” [Kasas sûresi (28). 84]. Bir başka âyette de bu daha hayırlı karşılığın, “on kat iyilik” olduğunu açıklamaktadır: “Kim, Allah’ın huzuru­na iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır” [En‘âm sûresi (6), 160]. Bu ayetin işaret ettiği bir başka hakikat, rızkın bol bol verilmesi veya kısılması Allah’ın hoşnutluğu ve rızasına değil tamamen ve sadece O’nun irade ve isteğine bağlı olma­sıdır. Allah’ın dilemesiyle, her iyi veya kötü insan rızkını kazanıyor. O’na inananlar da, O’nu inkar edenler derızıklarını elde ediyorlar. Ne rızkın bol verilmesi, kişinin Allah’ın sevgili kulu olduğunun bir delilidir, ne de rızkın kısılması kişinin Allah’ın gazabına uğradığının bir göstergesidir. Gü­nahkarlık ve şerefsizlik Allah katında sevilmeyen özellikler olduğu halde, O’nun dileğiyle günah­kar ve şerefsiz bir insan zengin olur. Tam aksine doğruluk ve şeref Allah katında sevilen özellikler olmasına rağmen, yine O’nun dileğiyle bu özellik­lere sahip bir kimse fakirlik ve yokluk çeker. O halde maddi kazanç ve faydaları, iyilik ve kötülüğün ölçüsü olarak alan kimse büyük bir hata içindedir. Gerçek kriter ve ölçü, O’nun sevdiği ahlaki özelliklere sahip olarak kazanılabile­cek Allah’ın rızası ve hoşnutluğudur. Bu özelliklerin ya n ısı ra eğer bir kim­seye dünya nimetleri de verilmişse, bu Allah’ın bir lütfudur ve o kimse Allah’a şükretmelidir. Fakat eğer bir kimse Allah’a asi ise ve ona itaatsiz­likte bulunuyorsa, kendisine dünyevi nimetler ihsan ediliyor olsa da, bu onun kendisini çok sıkı bir hesaba ve şiddetli bir azaba hazırladığı anla­mına gelir.

Rızık veren, yaratan, icat eden, yardım eden gibi birçok sıfatlar aslında Allah’ın sıfatlarıdır, fakat mecazi olarak insanlar için de kul­lanılır. Mesela bir kimse için “Falan şahıs için iş sağladı, falan şeyleri icat etti, yarattı veya falan kişiye ihsan etti” diyebiliriz. Buna mukabil Allah Hayr’ür-Razıkin (Rızık verenlerin en hayırlısı) sıfatını sadece kendisi için kullanmıştır. Bununla, rızık sağladığı düşünülen birçok kişi içinde sadece Allah’ın en hayırlı rızık verici olduğu gerçeği vurgulanmaktadır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.