Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Aramızda Ebû Bekir, Ömer ve bir kaç kişi daha bulunduğu halde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte oturuyorduk. Bir ara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kalkıp aramızdan ayrıldı. Dönmesi gecikince bir şey mi oldu diye endişelendik. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Kalktım ve onu aramaya başladım. Neticede, Medineliler’e ait bir bahçeye geldim. - Ebû Hüreyre olayı baştan sona anlattı-. En sonunda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisine şöyle buyurduğunu haber verdi:
“Git, bu bostanın dışında, Allah’dan başka ilâh olmadığına gönülden inanıp şehâdet getiren kime rastlarsan, ona cennetlik olduğu müjdesini ver!” (Müslim, Îmân 52)
AÇIKLAMALAR
Hadisin recâ konusuyla ilgisi son cümlesidir. Daha doğrusu burada yer alan büyük müjdedir.
“Allah’dan başka ilâh olmadığına gönülden inanıp şehâdet eden kimsenin cennetlik olduğu müjdesi.”
Hadisteki müjde, ilk bakışta “bu bostanın dışında rastladığın kimse” kayıtları dolayısıyla o gün yaşayanlara, hatta Ebû Hüreyre’nin rastlayacağı kimselere yönelikmiş gibi gözükmektedir. Oysa, kimin gönülden inandığını Hz. Ebû Hüreyre’nin bilmesine imkân olmadığına göre, zaman ve mekân kaydı aranmaksızın o vasfı taşıyan herkese yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Gönlünden samimiyetle Allah’ın birliğine inanıp bunu dili ile de ortaya koyan herkes bu müjdeye muhataptır. Pek tabiîdir ki, dili ile söylediği halde kalbinde samimi bir inanç bulunmayanlar -ki böylelerine münâfık denir- bu müjdenin kapsamı dışında kalırlar.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
1. Kalb ile tasdik ve dil ile ikrardan oluşan samimi bir iman, cehennemden kurtulup cennete girmek için yeterlidir.
2. Ashâb-ı kirâm Hz. Peygamber’i görüp gözetmekte onunla ilgilenmekte son derece dikkatli idiler.
3. Samimi bir dostun bağına-bahçesine izinsiz girmek câizdir.
4. Hz. Peygamber, mesajlarını bizzat kendi ilettiği gibi yeri geldiğinde bir sahabi aracılığıyla da iletmiştir.