1960-70 yıllarda bir çok ülkenin insan (işçi) ithali ile başlayan, her ülkede adı değişen bazen misafir işçi anlamında (Gastarbeiter) bazen yabancı anlamında (Etranger) (Buitenlander) olarak adlandırılan, kendi ülkesine geldiğinde Alamancı diye bir sınıflamaya tabi tutulan, uluslararası arenada ise göçmen olarak nitelendirilen, Avrupalı Türkler bugünkü konumuz...
Bir gün kendi memleketine dönme hayali kurarak ve varoluş sancısı çekerek yaşadığı ülkelerde, yıllardır tüm sıkıntılara göğüs geren bu insanlar, son zamanlarda kendi ülke insanının bakış açısını anlamakta zorluk çektiğini belirtiyor.
Her yaz tatili dönüşü sohbet ortamlarında genelde bu tür serzenişler ve düşünceler yaygın şekilde dile gelir.
Ya esnafın çektiği yüksek fiyattan, ya kaldığı otele ödediği fahiş ücretten ya da girişimcilik aşamasında dolandırıldığından bahsedilir. Hatta sağlık sektörünün bile bu konuya el attığını söyleyen var.
Bu tür davranışlar güven sarsıcı ve ülkeye ne kazandırıyor biraz düşündürücü...
Mesela, şark kurnazlığı diye bir kelime var son gittiğimde bizzat bende bu kelimenin açılımı ile karşılaştım. Esnaf sizi aptal yerine koyarak deniyor. Önce kıyafetini, tavrını, davranışı inceliyor baktı oradan bir şey çıkmıyor bu defa durmadan soru soruyor ki konuşma arasından karşıdakinin nereli olduğunu anlamaya çalışıyor. Tabi ki bu davranış anlık bir düşünce davranışı ileriye dönük değil.
Avrupalı Türkler ve özellikle genç nesil bu tür nedenlerden dolayı artık AVM’lere ve büyük marketlere takılır oldular. Bu tıpkı çocukluğumda okuduğum bir hikaye kitabında geçen olaya benziyor. Kitabın adı "Az Tamam Çok Zarar" verir.
Altın yumurtlayan tavuğu kesen adamın hikayesi bu. Bence esnaf kendi ayağına kurşun sıkıyor.
Diğer bir konu, Avrupalı Türklerin mahrumiyetleri var. Uzaktan özlemini bastıracak, kendine aidiyet duygusu hissettirecek her şeye ihtiyaç duyduğu için ne yazık ki bunun bilincinde olanlar veya bilmeden çıkarları olanlar hep kullandılar ve bu insanları aldattılar.
Bir zamanlar holdinglere ortak yapılarak, faiz aldatmacası üzerinden duygular sömürülerek insanların birikimine göz dikenler, partiler için sloganlar atarak para toplayanlar, dini alet ederek, çocuk ve eğitim üzerinden bu insanları aldatanlar yetmedi.
Şimdilerde dünya modası olan bireysellik üzerinden aynı şey kibarca yapılmaya başlandı.
Malum bilgi çağındayız. Üniversiteler de el attı olaya. Her gün sosyal medya ortamında, önümüze biri düşüyor.
"AVRUPA’YA ÖZEL EĞİTİM" başlığı adı altında üniversite onaylı, nlp, yaşam koçluğu, veya filan akademiden sertifikalı, mizaç eğitimi, bionerji uzmanı gibi. Üç aylık, altı aylık online eğitimler bunlar.
Fiyatları mı ?
Uzaktan eğitim veren ve diploması her ülkede geçen, Anadolu Üniversitesi Batı Avrupa bölümünün yıllık harç ücretinden fazla. Siz düşünün artık!
Şimdi anlamak için soruyorum Avrupalı Türkler Türkiye halkının nesi oluyor.
Kopmuş olan eksik parçası mı?
Yoksa işine geldiği zaman kullandığı yedek parçası mı?