Kişiye Özel Tatil Deneyimi

Halime Bilgin

Geçen haftaki yazımda tatil bir ihtiyaç mıdır konusunu incelemiştik.Bu hafta bunu deneyimlemek ve sonuçlarını sizinle paylaşmak için iki günlüğüne tatile çıktık.

Önce şunu belirteyim, tatilin illa bir ay olmasına gerek yoktur. Bir gün de olabilir, iki gün de olabilir, bir haftada olabilir.Evvela tatil beklentiniz nedir çerçevesini bir çizmeniz,tatilden anladığınız nedir onu netleştirmeniz gereklidir.Zihninizdeki tatil anlayışı kendinize mi ait gördüklerinizden okuduklarınızdan, çevrenizdekilerin davranışlarından mı oluştu bunun ayrımını yapmanız gerek.

Biz bu tespiti yaptık ve kendimize has bir tatil anlayışı oluşturduk. Bizim tatil anlayışımız keşfetmekle ilgili. Fotoğraf hobisi ile uğraştığımız için de keşfettiğimiz yeni yerleri karelerimize alarak hem güzel yerleri görme , hem de fotoğraf çekme zevkini bir arada yaşıyoruz. Bu nedenle tatilin bizim açımızdan bir kaç boyutu var.

Deneyimlememize gelince, öyle çok uzak bölgelere gitmedik.Paris'e 200 km mesafede bulunan Normandi'ya bölgesine Manş Denizi'nin dalgaları ve martıların seslerini dinlemeye deniz kenarına gittik.

Deniz ve toprak insanın statik elektiriğini alıyor.Yani negatif iyonlarını pozitife çeviriyor. Bu artık bilimle de ispatlanmış durumda.Bizde büyük şehirde yaşamanın verdiği stresi zorlukları ve zihinsel yorgunlukları üzerimizde biriktirmeye gerek yok diye çıktık yola. Daha yolda giderken zihnimizin rahatladığını fark ettik. Doğanın eşsiz manzarası bilinçaltımızda ki tüm gelgitleri kesti. Yol üstündeki geçtiğimiz köyler ve kasabalar o bölgenin yaşamı hakkında bize bir çok ipucu verdi.Mezarlarından, ev yapılarına, ibadethanelerinden insanlarına kadar konuşacak yeni konularımız oldu.Bazen durup güzel manzaraları karelerimize almanın hazzı bambaşkaydı.Konaklayacağımız yere gelmeden çoktan rahatlamıştık bile.

Bu arada gittiğimiz yerlerin görülmesi gezilmesi gereken yerleri kadar tarihini de araştırmayı seviyorum. Bu da ayrı bir lezzet konusu.

Konakladığımız bölge, küçük bir köy halinden, burjuva ve aristokratların şehri olmayı başarmış.Bir çok aşama geçirmiş.Birinci Dünya Savaşı’na katkıları olmuş.Üstüne koyarak ilerleyen ve gelişen bir yerleşim yeri. Burayı ünlendiren özne elbette ki insan. Bu ünlü sahil şehri, Dünya Miraslar Listesi’ne kadar yükselmiş bir liman kent. Dünyaca ünlü isimlerin golf oynamaya geldiği bu yer Deuville.

Renkli şemsiyeleri ile ünlü bu şehrin tarihi beni biraz etkiledi. Hatta kendi ülkemizdeki bir yerleşim yeri ile bağ kurmama neden oldu. Ege bölgesindeki Bodrum şehrinin kaderi de biraz Deuville gibi.Oda bir çok badireler atlatmış, el değiştirmiş ve savaşlar görmüş küçük bir balıkçı kasabası iken, insan öznesi ile ünlenmiş bir liman kent olmuş.Bodrum da bu günkü şöhretini Zeki Müren vesilesi ile kazanmıştır.

Dünyada, Deuville kadar ünlü bir yer olmasa da ülke içinde belli bir kariyeri olan bir beldenin bu günkü geldiği nokta biraz tartışmalı bir konu. Çünkü bir taraftan şöhreti var diğer taraftan altyapı sorunlarından bahsediliyor.Üstüne birde lahmacun fiyatları eklenince çelişki oluşturuyor.

İşte yaptığımız gezilerin beni götürdüğü bir nokta da burası. Gördüğüm güzelliklerin kendi ülkemde de olmasını istemem.Elimizde olanların da korunması arzusu.İstikrar kelimesinin neden bizim ülkede geçerliliği yok biraz düşündürüyor insanı.

Sonuç

Tatil bir lüks değil bir ihtiyaç bizim için. Bir ay ile bir hafta veya bir gün olması önemli değil. Her tür bizi dönüştürüyor.Yenileniyoruz.Ruhumuz ve zihnimiz dinleniyor.Fizik bedenimiz biraz yoruluyor tatil tarzımızdan dolayı ama oda bize has.

Herkes kendine göre bir tatil anlayışı oluşturabilir. Yaşam tarzına, ekonomisine, zevkine, sevdikleri şeylere göre.Yeter ki tatil yapmayı ihtiyaç olarak görsün.Bu arzusuna mutlaka ulaşır.Tek yapması gereken kişiye özel tatil anlayışını benimsemesi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.