19. yüzyılın tanınmış pedagog eğitimcilerinden olan Fransız Yazar Jules Payot diyor ki;
Karakter doğuştan diyenlere katılmıyorum. Bir birey irade terbiyesi sayesinde tutkularından arınıp kendini geliştirebilir ve özgürleşmenin yolunu bulabilir.
Bu düşüncesine katılmamak mümkün mü.
Kişisel olarak irademizi terbiye etme ve kendimizi geliştirme potansiyeli her insana, Allah tarafından verilmiştir. Verilen bu gücü gerektiği gibi kullananlar ve kullanmayanlar olarak belirli noktalarda birbirinden ayrılıyor insan.
İrade kişinin kendi ile ilgili her alanda davranışlarını ve düşüncelerini kontrol edebilmesidir. İrade terbiyesi ise insanın istek ve arzularına hakim olabilme yeteneğidir.
İç dünyamız, düşüncelerimiz, duygu durumlarımız ve hareketlerimizden oluşur. Düşüncelerimizin birçoğu bize dışarıdan gelir. Dışarıdan veya içten gelen bu düşüncelerin sonucu duygular oluşur. Düşüncelerimizin sonucu girdiğimiz duygu durumlarının neticesinde ise eylemlerimiz ortaya çıkar.
Yani, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz arasındaki bağın kuvvetlenmesine ve alışkanlık haline gelmesinde duygular aracılık eder. İşte iradenin rolü de tam burada önem arz eder. Çünkü duygusal durumlarımızın irademiz üzerindeki etkisi inkar edilemeyecek kadar büyüktür. Algılarımızı bile saptırabilme potansiyeli vardır. Bu durumla başa çıkmanın yolu ancak irade terbiyesi ile mümkün olur.
Bu terbiye yolunda ise iradenin kuvvetlenmesini katkı sağlayan en önemli şey tefekkür ve eylemdir. Derin düşünce dediğimiz tefekkür ile kişi iç ve dış sükûneti sağlayarak duygusal hareketlenmelerin önüne geçerek eylemlerinde doğru karar almasını sağlar. Tutkular ve isteklerin zihnini etkisi altına almak için oluşturduğu taleplerini meşrulaştırmasını engeller. İstenmeyen duyguların bilince yükselmesinin önüne geçer.
Peki tüm bunları başarabilmek için derin düşünmeyi, tefekkürü hayatımıza nasıl alalım.
Öncelikle, bilincimizden olumlu düşünceler duygular geçtiği zaman bunların çabuk yok olmamasını engelleyerek, onların üzerinde yoğunlaşabiliriz. Ve bu tür düşüncelerin çoğalmasını sağlayabiliriz. İstemediğimiz bir duygu veya düşünce bilincimize girdiğinde de zaman içinde, bunu düşünmekten kaçınabilir ve dikkatimizi başka yönlere çekebiliriz.
Ayrıca dışarıdan gelen istemediğimiz duyguları oluşturan, herhangi bir düşünce bizi kapladığı zaman çok dikkatli olmalı ve en ince detaylarına kadar ayrıntılarıyla düşünerek o düşüncenin duyguya dönüşmemesi için eleştirerek zihnimize yerleşmesine izin vermemeliyiz.
Yaşamımızdaki, olumlu dürtülerimizi ve bu dürtülerden doğan eylemlerimizi sık sık tekrarlayabiliriz. Tefekkür ederken zihnimize gelen güçlü fikirleri alışkanlık haline getirebilir ve gün içerisinde derin düşünmeye zaman ayırabiliriz.
Hiç bir bahane kişiyi iradesizlik yaparak, kendine ve başkalarına verdiği zararı telafi edecek kadar güçlü değildir. Bunu unutmayalım.