Sevmek ve sevilmek kavramlarının hayatımızdaki anlamlarını düşündüğümüzde çok farklı sonuçlar elde ederiz. Hiç bir sevgi diğeri ile aynı değerde olmaz. Çoğumuza göre sevmek görecelidir. Genç sevgili olanlar için sevdiği, seçtiği kişidir. Bu sevgi iki cinsin birbirine olan sevgisidir. Çoğumuz bu sevgiyi aşmış çocuklarla biraz daha genişleterek fedakarca sevmeyi öğreniriz. Bu aile sevgisidir. Biraz daha genişletirsek sevdiğimiz akrabalarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız, komşularımız vardır. Yakınlık derecelerine göre hepsinin oranı kalbimizde farklıdır. Yalnız, tüm bu sevgi kavramlarının altında bir beklenti hastalığı yatar. Mesela; Sevgili olarak sevdiğimizden sevgi bekleriz. Aile olarak sevdiklerimizden yine sevilmek, fedakarlık, sorumluluk bekleriz. İnsan olarak sevdiklerimizden bizi sevmelerini, saygı göstermelerini, arayıp sormalarını, isteriz. Bize değer vermelerini bekleriz. Yani sevmek için sevilmeyi arzularız. Bu gayet normaldir çünkü insanın yaratılışında sevgi mevcuttur. İlk inen ayetle insanın sevgi ve alakadan yaratıldığına dikkat çekilir. Sevmek yaratılışın ana teması, hayatın inşasıdır. Fakat sevginin derecesini insanın kendisi bilinçli bir şekilde belirleyemez. Bu bilgi ile olacak bir konu değildir. Sevgiyi insanın ruhunu dağıtır. Çünkü bazen sebepsiz karşılıksız, sevilmeden, menfaat çıkar gözetmeden, beklentiye girmeden sadece sevdiklerimiz olur. Tanıdık olmayan, bilmediğimiz, bazen de bildiğimiz biridir, herhangi bir hesabımız, menfaatimiz, beklentimiz yoktur, severiz sadece severiz… Sebepsiz nedensiz. Allah için sevmek bu olsa gerektir.