Ey güzel Kırım

Hacı Ahmet Şimşek

Vatan nedir? Ya da toprağı vatan yapan nedir? Vatan, sadece klişeleşmiş ders kitapları tabiriyle belirli toprak parçası üzerinde devletin kurulduğu, insanların yaşadığı alana mı denir? Hayır. Bir toprak, onun uğruna mücadele verilirken ataların kanına karıştığında vatan anlamı kazanır. Bir vatana sahip olmak her şeydir. Kendinizi düşünün; seyyah-seyyah gezdiğinizi, belirli bir ikametgâhınızın olmadığını, sırtınıza vurduğunuz bir kaç eşya ile bir orada bir burada uyuduğunuzu, önünüze ne verilirse yediğinizi, vermediklerinde el açtığınızı. Âcizsiniz çünkü kendi kendinizi, canınızı, malınızı hatta namusunuzu koruyacak hiçbir gücünüz yok. Her şeye açık ve muhtaç, çünkü bu güç elinizden alınmış. İşte o güç “Vatan gücüdür”.

Bir milletin gücünü, bağımsızlığını gösteren ilk unsur bayraktır, vatandır, sonra devlet, sonra millettir. Tarihte de Türkler’ de devlet bu dört unsurdan oluşmuştur. Bir vatana sahip değilsen bayrağını dikecek bir toprağın yok demektir. Türkler savaşırken hangi tarafın kazandığını bayrağın dikilmesinden anlamışlardır.

Durum böyleyken, yani bir vatana sahip olmadığınızda açta, açıktasınızdır. Vatanınız elinizden alınıp o bayrak aşağı indirilmişse artık güç ve kontrol sizden çıkmış demektir. Buna sahip olan tüm dış güçler istediklerini yaparlar. Çünkü artık onlar sizin üzerinizde güç sahibidir ve onların kölesi konumundasınızdır. Vatanı olmayan bir ulus, ne dinini, ne de inancını özgürce yaşar. Kültürel ve ekonomik olarak sömürüye açıktır, istediği gibi kullanılır; ne artık ezanınızı duyarsanız ne de atalarınızdan kalma bir türkünüzü… Alırlar elinizden acımadan her şeyinizi. Düşman, düşmana acımaz, göz açtırmaz.

Tarih boyunca emperyalizmin temel sebebi iki olguya dayanmaktadır: Siyasi ve ekonomik mücadele. Bu sebeple daima ‘yayılmacı’ bir politika izlemişlerdir. Her zaman daha fazla toprak sahibi olmak ve daha fazla ulusa hükmedip ekonomik ve siyasi bir gücü elinde bulundurmak temel politika olmuştur. Çünkü dünyanın kanunu budur, güçlü olan hayatta kalır.

Günümüzde de buna örnek mücadeleleri hala görmekteyiz; bir Suriye, bir Filistin, bir Doğu Türkistan ve bir Kırım gibi…

Görüyoruz ki, yukarıda bahsettiğim gibi bugün de sömürüye maruz kalan ülkeler hep ekonomisi zayıf ya da çökmüş ülkelerdir. Vatana sahip olmak kadar ekonomik olarak o gücü ve otoriteyi daima güçlü tutmak da çok önemlidir. Tarihte Osmanlı’ya baktığımızda daima ıslahatlarını ekonomik ve askeri politikaya yönelik yaptığını, fakat ilk kez 18. asırda Avrupa’nın üstünlüğünü kabul ettiğini görmekteyiz. Bugün hâlâ Avrupa Ülkelerinin sömürülen değil, sömürgeci ülkeler olduğunu ve bunu ekonomik güçleriyle ellerinde tuttuğunu görüyoruz.

Bugün Kırım işgal altında, aslında on yıllardır işgal altında, özgürlüklerinden yoksun. Kırım Türkleri, tıpkı Ahıska Türkleri gibi Müslüman ve Türk oldukları için dünyanın en büyük faşistlerinden biri olan Stalin tarafından bir gecede vagonlara doldurularak vatanlarından sürgün edilmişlerdir. Geride kalanlar ise evlerinde sokaklarında her an ateş altında yaşamaktadırlar. Rusya tüm gücü eline almış. Tarihten bu yana hiçbir zaman sıcak deniz politikalarından vazgeçmemişlerdir. Kırım, Osmanlı Devletinde I. Abdülhamit zamanında 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla ilk defa elimizden çıkmıştır. Fakat halkı Müslüman olan Kırım’ın Halifelik yoluyla Osmanlıya bağlı kalacağı düşünüldü. Böylece kültürel bağlar korunacaktı. Fakat günümüzde artık bu bile mümkün olmamıştır. Kırım’ın elden çıkış aşamaları tarihte şu şekilde bilinir;

Küçük Kaynarca Antlaşması ile bağımsız olmuştur.

Aynalı Kavak Tenkihnâmesi ile Rus etkisi altına girmiştir.

1783’te Rusya Kırım’ı kendisine bağladığını ilan etmiştir.

1792 Yaş Antlaşması ile Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu onaylanmıştır.

O tarihlerden bu yana da Rusya, Kırım’dan hiçbir zaman vazgeçmemiş, elinden çıksa dahi bugün de şahit olduğumuz gibi Kırım konusunda inadını sürdürmektedir. Çünkü Kırım da birçok Türk ve Müslüman ülkeler gibi işgale uğrayan ülkeler arasındadır.

1947 yılı sonbaharında Paris’te Sen nehri kıyısında bir ceset bulunur. Üstünden çıkan evraktan Kırımlı Buğra Alp Giray adında bir Türk olduğu, II. Dünya savaşının badirelerine kapılarak yurdunu kaybettiği, savaş sonunda Paris’te kaldığı ve sefil bir hayat sürdüğü anlaşılmıştır. Aşağıdaki şiir onun cebinden çıkan şiirlerden biridir.

PARİS AKŞAMLARI

Bu kent her şeyiyle bana yabancı

Caddeler, binalar, bütün insanlar...

Öyle hasretim ki ezan sesine

Ararım çevremde minâre, câmi

Lâkin takılırım Çan kulesine

Her semtin muhteşem kilisesine

Yâd el elemleri sarar içimi

Uzaklarda yurdum! Buradan çok uzak

Her mevsim güneşli, masmavi göklü

Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü

Ozanlı, garipli, kervansaraylı

Hele insanları: Alpli, Giraylı

Yok haber onlardan, baba evinden

Bu yüzdendir hâlim, kopuk bir yaprak

Her şey çok uzakta benden çok uzak

Gözlerim dâima engine dalar

İsterim ki her an, ana yurdumda

Dağları dumanlı yaslı Kırım'da

Duvarında mavzer ve Kur’ân olan

Ata ocağında, bizim konakta

Bir bakır sinili sofra başında

İftar beklenilsin, duâ edilsin

Ve sessiz sedâsız yemek yenilsin

Sonra şadırvanda abdest alınıp

Hep birlikte teravihe gidilsin

Uyansam her sabah ezan sesiyle

Görsem Ayşeciği su testisiyle

Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken

Dinlesem dedemi, Kur'ân okurken

Başımı huşuyla yastığa koysam

Sonra toparlanıp yola koyulsam

Yahut günün şavkı vururken camdan

Heybetli sesiyle çağırsa babam

Anam da, kalk yavrum, aslanım dese

Tutup elleriyle omuzlarımdan

O müşfik hâliyle sarılsa, öpse

Semaver kaynarken ocak başında

Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden

Bozkurt’tan, Turan'dan söz etse dedem

Sonra Türklük için eylese niyaz

Gözlerinden akan yaşı bir görsem

Evet! Yurdum uzak buradan çok uzak,

Bir ferahlık yahut bir şey umarak

Düşerim yollara akşam üstleri

Hep böyle çaresiz, yıllardan beri

Her zamanki gibi yorgun ve bitkin

Artırıp yükünü hasta kalbimin

Her an heyecanı gözlerimde yaş

Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş

Dolaşırım Paris Caddelerini

Yorgun akan Sen'i, köprülerini

Bir Karakış vakti, Sen kıyısında

Kafamın içinde Türklük ülküsü

Ruhumu kavuran öz yurt hasreti

Böyle göçeceğim ebediyete

Donmuş cesedimi bulup çöpçüler

Defnedilmek üzere götürecekler

Kimim ben, neyim, ne bilecekler!...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.