Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin çok değerli takipçileri, geçen haftaki yazımda çalışanlar arasında etkin iletişimi sağlamaya yardımcı olacak önemli araçlardan biri olan kuşak (jenerasyon) teorisinden bahsetmiştim.
Çalışma hayatında kuşak teorisi; kurumlarda, belirli zaman dilimlerinde doğan çalışanların benzer çalışma prensipleri, iş yapış şekilleri ve değer yargılarına sahip olduklarını ve bu karakteristik özellikleriyle diğer kuşakların davranışlarından belirgin bir şekilde farklılaşabileceklerini ifade eder. Bununla birlikte doğal olarak her bireyin kendi gerçekliği ve mizacı olduğu da unutulmamalıdır.
Eğer iş görenler birbirlerinin hangi kuşağa ait olduklarını bilir ve her kuşağın özelliklerinin farkında olurlarsa birbirleri ile daha sağlıklı iletişim kurabilir, empati geliştirebilir ve gereksiz çatışmaların önüne geçebilirler.
Elbette ki kuşak kavramını sadece çalışma hayatına indirgeyemeyiz. Kuşak döngüleri toplumların tarihine sosyo - kültürel yapılarına ve geleceklerine etki eder. Her 20 yılda bir kuşakların değiştiği bilim insanları tarafından ifade edilmektedir. Ancak teknolojinin çok hızlı gelişmesi ve hayatımızda giderek daha fazla yer etmesiyle bu döngünün kısaldığı düşünülmektedir. Ayrıca bir kişinin doğum tarihi bir önceki kuşağa ne kadar yakınsa kendi kuşak özelliklerinin yanı sıra diğer kuşağın özelliklerine de yakın olabilmektedir.
Günümüz iş hayatında kuşakların ağırlığını inceleyecek olursak şu anda kurumlarda en fazla Y Kuşağına (1980-1999)) ait çalışanların olduğunu söyleyebiliriz. Sessiz Kuşağın (1925-1945) neredeyse tamamı, Baby Boomers Kuşağının (1946-1964) ise %95’ ten fazlası emekliye ayrılmıştır. X Kuşağı temsilcilerinin neredeyse tamamı da (1965-1979) yeni çıkan EYT Yasası doğrultusunda emekli olmaya hak kazanmıştır ancak henüz büyük bir kısmı çalışma hayatına devam etmektedirler. Z Kuşağı Temsilcilerinin de her geçen gün (2000 yılı ve sonrası) kurumlarda oranı artmaktadır. Alpha Kuşağı ise 2012 sonrasını temsil ettiğinden henüz iş hayatında yer almamaktadırlar.
Her kuşağın belli bir kültürü temsil ettiğini vurgulamıştım. Buna göre Sessiz Kuşak tarım toplumunu ve geleneksel kültürü, Bebek Patlaması ve X Kuşakları sanayi toplumunu ve modern kültürü, Y ve Z Kuşakları ise bilgi toplumunu ve post - modern kültürü ifade etmektedir. Y ve Z Kuşaklarının diğerlerine göre radikal yaklaşımlara daha eğilimli olduğu ifade edilmektedir.
Şimdi de her kuşağın karakteristik özelliklerinden kısaca bahsetmek istiyorum:
Sessiz Kuşak, 1927-1945 Arası Doğanlar: 1. Dünya Savaşı sonrasının ve 2. Dünya Savaşı’nın tüm olumsuz etkilerine maruz kalmış, yokluk, kıtlık ve hastalıkların yarattığı zorluklardan etkilenmiş kuşaktır. Gelecek kaygısının baskın olduğu, otoriteye büyük saygı duyan, almış olduğu direktifleri çalışkanca yerine getiren, harcamalarında olabildiğince tutumlu olan ve duygularını genelde dışa yansıtmayan kuşaktır. İşe ve kurumuna çok bağlı ve istikrarlı çalışanlardır.
Baby Boomers (Bebek Patlaması) Kuşağı, 1946-1964 Arası Doğanlar: İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde nüfusun artışına istinaden Bebek Patlaması Kuşağı olarak adlandırılan kuşak, çalışkan, kuralcı ve idealist bir kuşaktır. Çalışmak için yaşarlar, ekonomik açıdan genelde hem kendi ailelerine; hem de anne-babalarına bakmak durumunda kaldıkları için, iş-özel hayat dengesini kuramamış ve hiç şikayet etmeden uzun saatler çalışmaktan kaçınmamışlardır.
X Kuşağı, 1965-1980 Arası Doğanlar: Bu kuşak bireyleri de çalışmak için yaşarlar. Kurumlarda günümüz itibarı ile en tecrübeli ve kıdemli kuşaktır. İşe bağlılıkları yüksektir. Teknolojik gelişmeleri yakalamaya çalışmış ve bir önceki kuşağa göre daha başarılı olmuşlardır. İş ile özel hayat dengesini gözetmeye çalışırlar. Genelde çalışan anne-babaların çocukları oldukları için çocukluklarında evde tek başlarına uzun süre kalmışlardır. Bu yüzden iş hayatında bireysellikleri ön planda olup ekip çalışmalarına uyumlanmakta zorlanırlar. Saygın bir statüye sahip olmayı çok önemserler. İşle ilgili gelecek kaygıları ve Baby Boomers’lar gibi çalıştıkları kuruma bağlılıkları yüksektir. Çalışma alışkanlıklarına bakıldığında idealist ve kanaatkar olmalarının yanı sıra, değişime direnç gösterdikleri ve daha muhafazakar iş yapma eğilimlerine sahip oldukları görülebilir.
Y Kuşağı, 1981-2000 Arası Doğanlar: Milenyum Kuşağı olarak da tanımlanırlar. Oldukça iyi eğitim almışlardır. Değişime kolaylıkla uyum sağlarlar. Yaşamak için çalışırlar, oldukça sosyaldirler. Aynı anda birkaç işi rahatlıkla yapabilirler. Teknoloji hayatlarının değişmez bir parçasıdır. Problem çözme becerileri yüksek değildir, zorluklarla mücadele etmek yerine iş yerlerini değiştirmeyi düşünebilirler. Oldukça sorgulayıcı bir kuşaktır, kendilerinden bir iş yapmaları istendiğinde nedenini ve kendisine sağlayacağı katkıyı sorgularlar. İletişim becerileri yüksektir ancak otoriteyle araları iyi değildir. Gezmeyi, eğlenmeyi, alışveriş yapmayı, para harcamayı severler. Sosyalleşmeyi ve sevdiklerine zaman ayırmayı önemserler ve iş için bundan fedakârlık etmek istemezler. İş hayatında yeni şeyler denemeye ve öğrenmeye açıktırlar ve hayal güçleri oldukça gelişmiştir.
Z Kuşağı, 2001-2020 Arası Doğumlular: Dijitalleşmenin tüm dünyayı etkisi altına aldığı dönemde doğan çocuklardır. Bilgisayar, tablet, akıllı cep telefonları en yakın arkadaşlarıdır. Bilişim teknolojisi onlar için bir yaşam biçimidir. Bu yüzden daha bireysel, asosyal eğilimli, sosyal medyaya bağımlılık derecesinde düşkün, istekleri hemen olsun isteyen sabırsız yapıda bir kuşaktır. İş hayatında da özel yaşantılarında da konforlarına çok düşkündür. Kurumlarına ve iş arkadaşlarına bağlılıkları düşüktür. İş-özel hayat dengesini kurmakta zorlanırlar, kendilerine yeteri kadar zaman ayıramadıklarını düşündüklerinde işlerinden kolaylıkla ayrılabilirler. Bağımlılıkları sebebiyle genelde iş yerlerinde çalışma saatlerinde dahi sosyal medyada zaman geçirmek isteyebilirler.
Değerli okurlarım görüldüğü gibi her kuşağın kendine has bir takım özellikleri var. Bir sonraki yazımda bu özelliklerin kuşaklar arası iletişimi ne şekilde etkilediğinden bahsedeceğim.
Sağlıcakla kalın.