KONUŞA KONUŞA ANLAŞMAK MÜMKÜN MÜ? - 2

Gürcan Yandımoğlu

Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin çok değerli takipçileri, geçen haftaki yazımda kişiler arası etkin iletişimin oluşabilmesinin temel unsurlarından olan konuşma ve dinleme eylemlerinin rolünden ve öneminden bahsetmeye başlamıştım.

“İnsanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.” Atasözünü günlük hayatımızda da çok sık kullanırız. Ancak gerçekten de insanlar birbirleri ile konuşarak anlaşabiliyorlar mı sizce?

Konuşmak insanların birbiriyle tanışmasını sağlayabilir, ancak anlaşabilmek için tek başına yeterli olmaz. Konuşma süremiz, tarzımız, hızımız, ses tonumuz, vücut dilimiz, kullandığımız kelimeler kadar, dinleyenin anlatılan konuya olan ilgisi, dikkati, anlama ve algılama kapasitesi gibi faktörler sağlıklı iletişimin gerçekleşmesinde belirleyici rol oynarlar.

İnsanlar konuşarak kendilerini ifade etmek isterler, ancak özellikle günümüzde karşı taraf pek de anlamak için dinlemiyor, sadece konuşma sırası kendilerine gelsin diye bekliyorlar.

Birbirimizin sözünü kesmeden ne kadar dinlemede kalabildiğimize hiç dikkat ettiniz mi?

Televizyon kanallarında sıklıkla yayımlanan tartışma programları bu sorunun cevabına çok güzel örnekler sunuyor aslında. Tartışılan konu ne olursa olsun konuklar birbirlerinin sözünü kesiyor, anlatılanı dinlemek ve anlamaya çalışmak yerinde kısa bir süre içinde mutlaka konuşan kişinin sözünü keserek araya giriyorlar ve sonuçta karşılıklı sataşmalar, yüksek tondan konuşmalarla kimse karşısındakinin ne söylediğini anlayamadan, herhangi bir uzlaşma oluşmadan başka konulara geçiliyor.

Peki siz ne kadar iyi bir konuşmacı ve dinleyicisiniz? Hiç kendinizi bu açıdan sorguladınız mı?

Ünlü Çinli Filozof Konfüçyüs "Sözcüklerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız" sözüyle aslında bu konuya dikkat çekerek etkili konuşmanın önemini vurgulamaktadır.

Neredeyse hepimiz dinlemekten çok konuşmayı, kendimizi ifade etmeyi severiz. Zaten bir sohbet ortamında da genelde konuşanlar daha ön plana çıkarlar. Hatta bazı kişiler bu konuda o kadar baskındır ki, başkalarına söz hakkı bile tanımayacak şekilde hiç aralık vermeden uzun uzun konuşabilirler. Buna maruz kalan ortamdaki diğer kişiler ise büyük olasılıkla dikkatleri dağılarak etkin dinlemeyi bırakırlar. Ayrıca kendilerine konuşma imkanı bulamadıkları için kendi görüşleri önemsizleştirilmiş algısına kapılarak sinirlenebilirler.

Hitabeti kuvvetli kişilerin toplumda daha muteber oldukları bir gerçektir. Kimse iyi bir dinleyici olduğu için adından söz ettiremez, bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Bununla birlikte iyi dinleyici olabilmek bazen lüzumundan fazla konuşmak zorunda kalmadan sorunların çözümünde etkili bir yol olabilir.

Aslında herkes özellikle yakın çevresinde sırlarını açabileceği, sorunlarını paylaşabileceği, kendisini içten bir şekilde dinleyen ve anlayan kişilere ihtiyaç duyar. Onlara kendini yakın hisseder. Bundan dolayı eğer dinlemek salt işitmekten ibaret olsaydı, insanlar birbirleri arasında duygusal bağlar geliştiremez ve giderek yalnızlaşırdı.

Peki hem günlük yaşantımızda, hem de çalışma hayatında nasıl iyi bir konuşmacı ve dinleyici olabiliriz, bunun bize sağlayacağı faydalar nelerdir?

Haftaya bu sorulara cevap arayacağız.

Sağlıcakla kalın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.