Anadolu’ da Bugün Gazetesi’ nin çok değerli takipçileri, öncelikle hain terör saldırılarında şehit olan tüm Mehmetçiklerimize yüce Allah’ tan rahmet, başta aileleri olmak üzere tüm ülkemize baş sağlığı diliyorum. Umarım bu acıları tekrar yaşamayız.
Bu haftaki yazımda özellikle işverenlerin ve üst düzey yöneticilerin çalışma alışkanlıklarında çok daha fazla yer vermeleri gereken ve aslında tüm çalışanları yakından ilgilendiren bir konudan, yani istişare etmekten bahsedeceğim.
İstişare ya da istişare etmek kelimesinin kökeni Arapça olmasına rağmen dilimizde sıklıkla kullanılan bir terimdir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ nde istişare etmek sözcüğü ‘’Bir işi yapmadan önce başkalarının fikrini sormak, danışmak.’’ olarak tanımlanır.
Daha detaylı bir tanımlamayla istişare etmek, bireylerin veya grupların bir konu hakkında bilgi ve deneyimlerini paylaşarak ortak bir karar verme sürecini yürütmelerini ifade eder. Yani istişare etmek farklı bakış açılarını bir araya getirerek daha kapsamlı ve sağlıklı kararlar almayı sağlayan bir uygulamadır.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere istişare etmenin temelinde ortak aklı devreye sokmak vardır. Bu amaç doğrultusunda, herhangi bir konu hakkında karar almak gerektiğinde konusunda uzman kişilerin katılımı ile etkili ve isabetli kararlar alınarak yanılma payı en aza indirilir.
Ancak günümüzde özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde kurumla ilgili tüm kararların genelde bir veya birkaç kişi tarafından alındığı ve istişare kültürünün oluşmadığı bir gerçektir. İşletmeye alınacak kırtasiye, temizlik, mutfak malzemeleri gibi önemsiz sarf malzemeleri veya hangi kargo şirketiyle çalışılacağı gibi kritik olmayan kararlar bile şirket sahiplerine sorulmadan alınamamaktadır.
Bu durum aslında işverenlerin veya üst düzey yöneticilerin tüm kontrolü ellerinde tutmak istemesinden kaynaklanır. Ancak bu yaklaşımın bazı sıkıntıları beraberinde getirmesi, faydadan çok zarar vermesi de kaçınılmaz bir sonuçtur.
Günlük operasyonel işlere çok fazla zaman ve enerji harcanması, işletmeyle ilgili alınması gereken pek çok stratejik kararın ya gözden kaçmasına ya da oldukça gecikmesine yol açabilir. Aynı zamanda iş önceliğinin oluşmaması sebebiyle verimin düşmesi de kaçınılmazdır.
İstişare kültürünün bulunmamasının getireceği bir diğer sorun da konusunda tecrübeli çalışanların küstürülmesidir. Özellikle yetkinliği yüksek çalışanlar kurumlarında uzmanlık alanlarına giren konularda fikirlerinin alınmasını, iş sonuçlarına doğrudan katkı sağlamayı ve kendilerini değerli hissetmeyi isterler. Ortak aklın aranmadığı, kararların tek merkezli olarak bir veya birkaç kişi tarafından alındığı şirketlerde yetkinliği yüksek çalışanlar bu yüzden kalıcı olamazlar.
Ortak akıl çalışanların birbirine güven duyduğu, ekip çalışmasını ön plana alan, hatalı kararları, yanlış uygulamaları en aza indiren bir yaklaşımdır. Bunun aranmadığı işletmelerde çalışanlar sorumluluk almak istemez, sürekli talimat alarak iş yapmaya alışır ve problem çözme, sonuç odaklı olma gibi iş verimini arttıracak yetkinliklerden giderek uzaklaşırlar.
İstişareyi göz ardı ederek tüm yetki ve sorumluluğu elinde tutan işveren veya yöneticiler bu nedenlerden dolayı kurumlarını geleceğe güvenle taşımaktan çok, sadece günü kurtarmakla yetinmek zorunda kalacaklardır.
Üstelik bu verimsiz koşturmaca onların daha fazla yorulmalarına yol açacağı gibi, giderek kendilerini daha yalnız hissetmeye başlayacak, şirketlerinde de yetkin çalışan bulamaz hale geleceklerdir.
Unutulmamalıdır ki hiç kimse her konuyu tam olarak bilemez, sıfır hata ile karar alamaz, kurumun bütün yükünü tek başına taşıyamaz.
Bundan dolayı istişare kültürünün işletmelerde yaygınlaşması, işverenlerin konusunda bilgi ve becerisi yüksek çalışanları istihdam etmeleri ve onlara inisiyatif vermeleri, ortak aklın her fırsatta devreye girmesini sağlamaları en doğru yaklaşımdır.
Sağlıcakla kalın.